Translate

30 Aralık 2019 Pazartesi

Evrenin şaşmaz Döngüsü

İnsanlar korkarlar gerçeği hatırlatanlardan
Kefelenmiş öykülerle yaşarlar...
Bir insanı/ insanları tanımak için çok uzun mesafeler katledilmesi gerekmiyor. Bazı anlar, yaşamlar, yolculuklar,
olaylar vardır.
Kişinin/kişilerin koyduğu tavır, davranış, söz kendi mizacını, karakterini gözler önüne serer.
En çok da insanlar kayıplarında, ayrılıklarında, yüreğindekileri açığa çıkarırlar. En zayıf ve naif taraflarıyla tanışırlar.
Velhasıl insanlar yaşadıkça, yaşamı bir bütün olarak algılarlar. Tabi ki ”bakış açısı ve farkındalık” varsa.
O zaman bize düşen insan olma erdemlerini çok iyi analiz etmek, empatiyi ve vicdanın ahlak yasasını elden bırakmadan;
Gücün oluşturduğu tek tip insan olma modelini şiddetle reddederek, nutuk atmadan, ben her şeyin en iyisini bilirim demeden, yanılma ve hata payını unutmadan yaşama katılmak gerekir.
İnsanlara kuş bakışıyla değil aklın-mantığın-kalbin ve ruhun bakışıyla anlamaya çalışmak gerekir.
Dünyanın hem içiyle hem dışıyla hem tepesinden hem uçurumundan hem ovasından ama her yerinden bakarak illa ki insanca… illa ki ya edep ya hu...
Ne verirsen er ya da geç onu yaşayacaksın, bu evrenin şaşmaz döngüsü.
Anlatacağımız öykü de hayata ne verirsen, oda sana onu verir.' anlayışına güzel bir örnek.
Okuyalım bakalım;
''Küçük bir kasabanın dört ayrı mahallesi varmış. Birinci mahallede EVETLER AMA’LAR yaşıyormuş. Evet ama’lar ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise “evet, ama” diye cevap verirlermiş. Cevapları hep yanlış olurmuş. Suçu başkalarına atmakta da ustaymışlar.
İkinci mahallede YAPACAM’LAR yaşarmış. Ne yapacaklarını bilirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış, ama yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına varırlarmış. Bu mahallede insanların dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş.
Yaşamı ertelememek için verdikleri kararı bile ertelerlermiş.
Üçüncü mahallede yaşayan KEŞKECİ’LERİN, hayatı algılama güçleri mükemmelmiş. Neyin yapılması gerektiğini daima en isabetli şekilde bilirlermiş ama, her şey olup bittikten sonra. Keşke’cilerin de başları kanarmış hep, duvarlara vurmaktan!
Kasabanın en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahallede ise İYİ Kİ YAPTIM’LAR otururmuş.
Keşkeci’ler bu mahallede yürüyüşe çıkar, etrafa hayranlıkla bakarlarmış.
Yapıcam’lar Keşkeci’lerle birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister ama bir türlü fırsat bulamazlarmış.
Evet, ama’lar ise mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçların gölgelerinin yeterince geniş olmadığından, güneşin daha erken saatte doğması gerektiğinden şikayet ederlermiş.
İYİ Kİ YAPTIM mahallesindeki insanların kusuru da, beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmayışıymış!
Bırakın içi kof mazeretleri;
Tek bir hayatımız var ve bir gün sona erecek.
Duvar olmakla, katı olmakla, yanlışın yanında yer almakla, mazeretlerin arkasına saklanmakla bulamayız yaşamın o incecik yolunu…
Dikkatle bak... Gerçekten gör... Yaşa... Vazgeçme...

Hiç yorum yok: