Translate

12 Aralık 2019 Perşembe

Ruhumuz olgunlaşır mı?

İnsan kendini tanımadan hiç bir şeye tam anlamıyla anlam katamıyor. Sahip olduklarının bile farkına varamıyor.
Yaşadığımız hayata hangi anlamı yüklediğimiz çok önemli.
Kimi kabullenmeyi ruhsal olgunluk olarak alıyor.
Kimi acılardan geçmeden dingin bir ruha sahip olunamayacağını savunuyor.
Ruhsal olgunluk benim için, karşıma çıkan olayların beni artık şaşırtmaması.
Çok fazla okuyup ama okuduğunu hayatla ilişkilendirme-yenler bana çekici gelmiyor.
Anlar önemli deyip anın ne olduğunu tanımlamaktan yoksun insanlarla sohbeti kısa tutuyorum.
Sadece diplomaların, mevki ve statülerin adam olmayanları adam etmeye yetmediğini öğreneli hayli zaman oldu.
Ve iyi bir vicdan için illa akıllı olmak şartı yok.
Hayatı basit ama sade yaşıyorum, germiyorum kendimi.
Daha esnek ve inisiyatif alarak olaylara ve insanlara yaklaşıyorum.
Herkesin ikinci bir şansı vardır diye sert duvarlar örmüyorum insanlarla arama.
İyilik kavramının içini boşaltanlardan, kendine namuslulardan, etliye sütlüye karışmayanlardan, bananecilerden uzak durmayı öğreneli hayli zaman oldu.
Bununla birlikte öğrenene kadar ödediğimiz bedelleri artık kar saymanın olgunluğuna da bir şekilde ulaşıyor insan.
Artık evetlerim kadar hayırlarım var.
Kendimi güncelliyorum.
Hayal kırıklıklarımı, gözyaşlarımı, acılarımı, şanssızlıklarımı
sadece bana özel demiyorum.
Bazen sızıntılar verse de sanırım bütünleşiyorum ruhumla...
Hata payım var diye kendime haksızlık etmiyorum.
Bunları onaylamak yada farkına varmak uzun zaman aldı.
Acıyla kendime yürümeyi, kendimi umutla beslemeyi, gözlemlemeyi, araştırmayı, okumayı, gezileri ve sevgiyi hayatımın merkezi yapmayı sevdim.
Sevdiğim oldu, sevdiklerim oldu, hayal kırıklıklarım oldu. Aman Allah'ım o bunu asla yapmaz dediklerim ama yapanlar oldu...
Yaşamın çok özel bir hediye olduğunu çok erken keşif ettim.
Daha bilinçli ve daha direngen yürüyorum yaşama.
Halen sızlayan yaralarım olsa da şu bir avuç yaşama haksızlık olur takılıp kalmak geçen zamana.
Onlara da izin verdim, kalsınlar oldukları yerde.
Kainatı fazla telaşa vermeden, sözü örselemeden barışmalı, yüzleşmeli her-şeyiyle yaşamın. Nede olsa dünya çok sesli bir orkestra ve her türlü çalgı var.
Ha bir de tam ortasındayım yaşam denilen o ince çizginin.
Yaşamın o kadar çok tanıklığını yaptım ki şu yaşamda!!
Kucağımda ölenler, avucuma doğanlar, sağlığını kaybedip hastahane koridorlarında bir kelimenin avuntusuna muhtaç nice gözlerle göz göze geldim.
Ondan olsa gerek yaşam bir avuç, bir damla ve bir soluk lütfen kıymayın, heba etmeyin boşu boşuna...

Hiç yorum yok: