Translate

27 Şubat 2020 Perşembe

Savaşın Mazereti Olmaz

Seçimin riski de, zaferi de insanındır.
Savaş üzerine stratejik değerlendirmeler, siyası hesaplar yapacak bir konumda değilim.
Lakin bu ülkenin bir bireyi olarak yıllardır bu coğrafyada olsun, sınır komşularımız da olsun sürüp giden, adına savaş denilen bir trajedi yaşıyoruz.
Öyle bir noktaya geldik ki;
İnsanın kendisi en büyük tehlike ve aynı zamanda tek umut haline geldi.
Bir dünya vatandaşı olarak savaşların sebepleri ve sonuçları üzerine, savaşı haklı gösterecek hiç bir geri bildirimde bulunmayacağım. Ben savaşı ret etmede insanlarla birleşebilirim .Savaşın kazananı yoktur, acıların istatistiği olmaz. Ölen bir çocuğun karşılığı sayısal olarak ifade edilemez. Barutlarla katledilen doğanın, yıkılan binaların istatiği olmaz.
Bu savaşlar zenginlerin ve onlara inanmayı seçen kulların savaşı, insanlığın savaşı değil. O zaman Brecht’in şiirinde tanımladığı gibi “tankınız ne güçlü generalim, yüz insanı ezer geçer, ama bir kusurcuğu var, insan ister yapacak” der. Burada zihniyeti sorguluyor. Tankı yapanda insan, biz istemezsek savaş olmaz.
Silah şirketlerinin para hırslarına, ekonomistlerin tüm para teorilerine, insanların kafalarında yarattıkları sınırlara topyekun karşı olunmadıktan sonra bu sefalet sürecek.
Evrensel fikirlerin savaşa ve yok etmeye değil, barışa ve uzlaşmaya hizmet etmesi gerektiğine inanıyorum.
Ergün Artar'ın kaleme aldığı ”Bir çocuğun barış günlüğünden” size seslenmek istiyorum, sonuna kadar destekliyorum ve savaşa hayır diyorum.
''Merhaba Günlük;
Öğretmenimiz günlük tutmamızı, tuttuğumuz günlüğe isim vererek yaşadıklarımızı, düşlediklerimizi yazmamızı tavsiye etti bugün. Sana Barış demek istiyorum. İsmin Barış olsun tamam mı? Cinsiyetin, ırkın ve dinin yok senin. Benim arkadaşımsın ve çocuksun yalnızca…
-Pazartesi-
Sınıfımda Rus bir arkadaşım var Barış. İsmi Tatyana. Üç yıl önce ailecek Türkiye`ye gelmişler. Çok iyi anlaşıyorum Tatyana`yla. Bugün, komşularının çocuğu demiş ki ona, “sen Müslüman olmadığın için cehenneme gideceksin ve sonsuza kadar yanacaksın!” Korkmuş Tatyana, bana anlatırken çok üzgündü. Tuttum elinden, “beslenmenin bir kısmını pencereye gelen güvercinlerle gizli gizli bölüştüğünü biliyorum; sen çok iyi bir insansın” dedim. “Korkuyorum cehenneme gitmekten, ne yapmalıyım?” dedi. “Bana inan, biz yanmayacağız; iyi insanlar için cehennem diye bir yer yok” dedim. “Yemin et” dedi, yemin ettim ben de.
-Salı-
Öğretmenimiz bir dörtlük yazdı tahtaya bugün.
ıslık çaldım duydunuz mu
benden yana koştunuz mu
bir kuş gibi uçuyorum
siz de bana uydunuz mu…
“Bu dörtlüğe tek kelimeden oluşan bir isim söyleyin” dedi. “Mutluluk” dedi arkadaşlarım. Tatyana suskun kaldı, başını öne eğdi. Tatyana`ya baktım öylece. Dörtlüğü bir kez daha okudum. Parmak kaldırdım, “bu dörtlüğün adı “Göç” olsun öğretmenim” dedim. “Göç var bu mısralarda” dedim. Okul paydos olunca beni yanına çağırdı öğretmenimiz ve “iyi ki öğrencimsin” dedi bana. Ben çok mutlu oldum Barış…
-Çarşamba-
Bugün, arka sağ ayağı olmayan bir sokak köpeği gördüm. Yanında, onu hiç bırakmayan, kendini ona yaslayıp yürümesine yardım eden bir köpecik vardı. Çok güzeldiler… Ama ne oldu biliyor musun? Onca sıkıntılar içinde yaşayan bu canlara insanlar küfretti ve kimseye zararları olmamasına rağmen onları kovdu. Ben çok utandım Barış; öyle ürkektiler ki, beni duymadılar ama görünmez oluncaya kadar özür diledim hayvan dostlarımdan defalarca…
-Perşembe-
Öğretmenimiz bir şiir ezberlememizi istemişti. Benim okuduğum şiire bir çok arkadaşım şaşırdı, “bu nasıl şiir böyle?” dediler. Ama Tatyana çok sevdi.
küçüğüm
karıncayı incitmeyenlerden değil
bir çay kaşığı şekeri
karıncadan esirgemeyenlerden ol
ömrün boyunca…
Öğretmenimiz tebrik etti beni. “Kim yazmış bu okuduğun şiiri?” diye sordu. Hatırlayamadım o anda, “annem bulmuştu şiiri; anneme sorar öğrenirim” dedim. Yatmadan önce sorayım anneme. Tatyana dedi ki bana, “biz de karıncalara şeker verelim çay kaşığında.” Yarın birer çay kaşığı ve bir avuç toz şeker getireceğiz yanımızda. Tenefüslerde bahçeye çıkıp karınca arayacağız Tatyana`yla…
-Cuma-
Annem, evimizdeki çiçekleri sularken şarkılar söylüyor Barış; uzunca bir süredir bilmediğim dillerde şarkılar söylüyor annem. Sordum bugün anneme, “anne, sen hangi dillerde şarkılar söylüyorsun?” dedim. “Bir çok dilde” dedi, “Kürtçe, Rumca, Ermenice”…“Sen nasıl öğrendin bu dilleri?” diye sordum. “ Keşke öğrenebilseydim, yalnızca şarkılar biliyorum” dedi. “Bana da öğretir misin?” dedim. “Tatyana farklı bir ülkede doğdu, farklı bir dil konuşuyordu buraya gelmeden önce. O tatlı kız Türkçe öğrenebildi. Sen Tatyana`nın en iyi arkadaşısın. Keşke arkadaşının dilinde şarkılar öğrensen “ dedi. Hak verdim anneme. Tatyana`dan bana Rusça şarkılar öğretmesini isteyeceğim…
-Cumartesi-
Bugün pikniğe gittik Barış. Toprağa uzandım boylu boyunca, çimenlerin üzerinde yuvarlandım. Üstüm başım toprak oldu. Şimdiye kadar hiç kirlenmemiştim böyle. Ne toprak var bizim mahallede, ne börtü böcek ne de çiçekler var. Tabiat Ana`ya çok uzak oturduğumuz semt ve ben ilk kez sevinçliyim bu kadar. Annem gülümsedi bana bakıp, “sen yeter ki oyna toprakla, ben sana hiç kızmam” dedi…
Babam mandalina almış pazardan. Ben pek sevmedim tadını, bıraktım tabağımda. “Bir mandalinada kaç canın, kaç işçinin emeği var, farkında mısın?” dedi babam. Diyemedim bir şey. “Mandalinayı fidanken dikenler, sulayanlar, büyümesine emek verenler,olgunlaştığında toplayanlar, nakliyesini yapanlar, hallere ulaştıranlar, pazarlara getirenler, tezgahlarında müşteri bekleyenler…” Ah Barış, ben hiç düşünmemiştim bunları. Bir daha şikayet etmeyeceğim böyle. Saksıda mandalina yetiştirebileceğimi söyledi annem. Ben çok heveslendim bunu duyunca. Yarın Tatyana`ya da söyleyeceğim. “Mandalina yetiştirelim mi saksıda?” diyeceğim. Tatyana`nın bana öğrettiği şarkıları söyleriz mandalina çiçeklerine. Annemle de paylaştım bunu. Gözleri doldu annemin…''
İçimdeki başka bir dünya var.
Barış, başka bir dünya mümkün mü dersin…
Teşekkürler Barış, dünya insanoğludur ve dünya insanla vardır.
”Eğer savaşlara, işgallere karşı duyuyorsam, bunun birçok nedeni var ancak en önemlisi, insan medeniyetinin kendiliğinden gelişen, son derece bireysel olan ve zengin bir şekilde farklılaşan birçok başarısının bu karanlık güçlere kurban gitmesidir. Büyük basitleştirmelerden nefret ediyorum. Kalite ve taklit edilemez ustalık anlayışı ile biricikliğe ise hayranım.”
Farklı ırklara, uluslara, dillere, davranışlara ve bakış açılarına sahip insanların var olmaları bu dünyanın döngüsüne en büyük armağandır diye düşünüyorum.
Her şekil ve renkten farklılığın bu güzel dünyamızda uzun yıllar yaşamasını diliyorum.

Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: