Bir başka insanın hukukuna, yaşam hakkına saygılı olmanın ön koşullarından birisidir empatı.
Önyargısız ve bilgiden kaynaklanan empatık yaklaşımlar ise en büyük sanattır.
Empati becerisi; bir insanın ''kendisini'' karşısındakı ''kişinin yerine koyarak'' olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygu ve düşüncelerini, yaşam koşullarını ve tercihlerini doğru olarak anlamaya çalışması, algılaması,hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine ve becerisine empatı diyoruz.
İnsanlar: zamanla kişiliğini bulur, düşüncelerini netleştirir, önsezgileri oluşur, farkındalık geliştirir ve birey olmanın enginliğini yaşarlar. Bunlar da empati yeteneğimizin gelişimesin de önemli rol oynar.
Empatıyı öğrenmenin kestirme yolu yoktur.
İnsanların bakış açılarının derinliği, kendilerine emek verdikleri oranda gelişir.
Bunun için; sosyal yönümüzü geliştirmek, kişiler arası iletişime önem vermek, kendimize yatırım yapmak '' kıtap okumak,müzik dinlemek, dünya gündemini takip etmek, seyahat etmek, kültürel geziler düzenlemek, sanat etkinliklerine zaman ayırmak, toplumsal olaylara duyarlı olmak ve yaşamımızı devam ettirmek için bir işte çalışmak vs.'' gerekir.
Yoksa, durağan kalarak, sadece kendi iyiliği için çalışarak, hiç kimse kendi derinliğine yol alamaz.
Bunun içinde zengin duygusal zekaya ihtiyacımız var.
Saldırgan ve agresif insanların; çevresiyle, toplumla ''empatı kurma'' ihtimalleri çok düşüktür. İçgüdüleriyle haraket ederler, egoları yüksektir.
Özellikle birey olmayı başaramamış, kendi hayatının sözcüsü olamamış, yaşamında farkındalık yaratamamış insanlar, empatının gücünden yoksun olurlar.
Herkes birbirine takılmış bir yöne giderken, kitleleri neden izleyip neden izlememız gerektiğine dair engin bir bakış açısına sahip olmamız için; insanları dinlemek,anlamak ve bunları sağ duyuyla, gerçeğin eleğinden geçirmek gerekir.
Bunu için etikete, maddı ölçütlere ihtiyacımız yok.
İnsanın sağlıklı eylemleri, olumlu üretkenliği insanı değerli kılar yoksa hiç kimse kimseden üstün değildir.
Kendimizi bir başkasından üstün görerek sonuca varmak, bize değer katmaz. Aldığımız kararlar, savunduğumuz değerler, sağlam gerekçelere dayalı ise anlam ifade eder.
Önyargısız ve bilgiden kaynaklanan empatık yaklaşımlar ise en büyük sanattır.
Empati becerisi; bir insanın ''kendisini'' karşısındakı ''kişinin yerine koyarak'' olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygu ve düşüncelerini, yaşam koşullarını ve tercihlerini doğru olarak anlamaya çalışması, algılaması,hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine ve becerisine empatı diyoruz.
İnsanlar: zamanla kişiliğini bulur, düşüncelerini netleştirir, önsezgileri oluşur, farkındalık geliştirir ve birey olmanın enginliğini yaşarlar. Bunlar da empati yeteneğimizin gelişimesin de önemli rol oynar.
Empatıyı öğrenmenin kestirme yolu yoktur.
İnsanların bakış açılarının derinliği, kendilerine emek verdikleri oranda gelişir.
Bunun için; sosyal yönümüzü geliştirmek, kişiler arası iletişime önem vermek, kendimize yatırım yapmak '' kıtap okumak,müzik dinlemek, dünya gündemini takip etmek, seyahat etmek, kültürel geziler düzenlemek, sanat etkinliklerine zaman ayırmak, toplumsal olaylara duyarlı olmak ve yaşamımızı devam ettirmek için bir işte çalışmak vs.'' gerekir.
Yoksa, durağan kalarak, sadece kendi iyiliği için çalışarak, hiç kimse kendi derinliğine yol alamaz.
Bunun içinde zengin duygusal zekaya ihtiyacımız var.
Saldırgan ve agresif insanların; çevresiyle, toplumla ''empatı kurma'' ihtimalleri çok düşüktür. İçgüdüleriyle haraket ederler, egoları yüksektir.
Bencil ve ben merkezli düşünürler, yaşamak hakkını kendi tekellerinde görürler.
Kendi gibi düşünmeyen herkes ötekidir, sorgusuz itaatı, güce hizmeti severler, sorgulamaktan korkarlar.
Sorunları daha çok şiddet yoluyla çözmeye çalışırlar, beyin ve kalp kasları yerine kol kaslarını geliştirmek onlar için en büyük güç gösterisidir.
Kendi gibi düşünmeyen herkes ötekidir, sorgusuz itaatı, güce hizmeti severler, sorgulamaktan korkarlar.
Sorunları daha çok şiddet yoluyla çözmeye çalışırlar, beyin ve kalp kasları yerine kol kaslarını geliştirmek onlar için en büyük güç gösterisidir.
Böyle bir zihniyetin empatıyle işi olmaz.
İnsanların bilinç altı sağlıklıysa ''adil karar verme'' aşaması sağlıklı olur.
İnsanların yaşadıklarını anlamadan ahkam kesilmek, sadece kendi yaşamı üzerinden yürüyerek tanımlamak çoğu zaman, hoşgörünün ve saygının önüne engeller koyuyor.
İnsanların yaşadıklarını anlamadan ahkam kesilmek, sadece kendi yaşamı üzerinden yürüyerek tanımlamak çoğu zaman, hoşgörünün ve saygının önüne engeller koyuyor.
Özellikle birey olmayı başaramamış, kendi hayatının sözcüsü olamamış, yaşamında farkındalık yaratamamış insanlar, empatının gücünden yoksun olurlar.
Bunu için etikete, maddı ölçütlere ihtiyacımız yok.
İnsanın sağlıklı eylemleri, olumlu üretkenliği insanı değerli kılar yoksa hiç kimse kimseden üstün değildir.
Kendimizi bir başkasından üstün görerek sonuca varmak, bize değer katmaz. Aldığımız kararlar, savunduğumuz değerler, sağlam gerekçelere dayalı ise anlam ifade eder.
Ve hayal gücü, bizi besleyen en büyük ruhsal güçtür.
Empatının sihirli değeneklerinden biride diyebilirim.
Hoşuma giden bu örneklemeyi sizlerle paylaşmak istiyorum;
*Bir ev gözünüzün önünde canlandırın. Günün belli saatlerinde, farklı mevsimlerde, farklı noktalardan eve bakın, baktığınızı hayal edin, duyun ve hissedin. Bu çalışmayı gözleriniz kapalı da yapabilirsiniz.
Evi kendiniz tasarlayın. İster bir apartman dairesi olsun, ister tek katlı ahşap bir ev, ister şehrin göbeğinde kalsın, ister ıssız bir çölde. Yeter ki sizin hayal gücünüzün ürünü olsun.
Benim istediğim; çok farklı zamanlarda ve farklı açılardan aynı eve bakabilmeniz, hatta yüzyıllar öncesinden ve yüzyıllar sonrasından bile bakabilirsiniz.
Eve her noktadan bakarken; her defasında durup, düşüncelerinizi kontrol edin. Her noktada evle ilgili farklı düşünce kalıpları oluşturduğunuzu gördünüz mü? Çok güzel. İşte her farklı noktadan baktığınız an, aslında farklı birini temsil ediyordunuz. Hepsi aynı şeye bakıyordu ama farklı şeyler duyumsuyorlardı. Hepsi çok farklı insanlardı, farklı kitlelerden gelmişlerdi ve o anki ruh halleri farklıydı.*
İnsanlarla gönüllü, sağlıklı bir iletişim kurmak istiyorsak, onların iç evlerine, dış evlerine ve mevsimlerine ''önyargılardan arınmış'' samimi, içten, sevgi dolu bakalım.
Yaşamda başarı böyle elde edilir (!
Olcay Kasımoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder