Translate

8 Temmuz 2020 Çarşamba

Kendin Olmak

''Özgür irademi yok sayıp, beni yönetmek isteyen insanlara, bir tek dakika mı bile harcamak istemiyorum''.

Kendin olmak; kim olacağını ve nasıl davranacağını belirlerken, aynı zamanda, kendi eylemlerinin sorumluluğunu da  üzerine almaktır. 
Yaşam bize tuvali sunar, resmi biz yaparız. Eğer yaşamımıza ve kendimize sahip çıkamasak, resmi başkaları yapacaktır.

Yaşamın ruhsal derinliğinde hatalar yoktur, yalnızca dersler vardır ve büyümek bir deneyim sürecidir ”başarı” kadar “yenilgiler” de bu sürecin bir parçasıdır.
 Kendimizi araştırıp keşif ettikçe, yaşamın bize sunduğu  ''bilgelik payıdır'' bu bilgelik, yaşama dokunmak ve dokumaktır.

Gerçekten kendimizi yaşamak istiyorsak,  hayatımızın sözcüsü başkaları olmasın. Yolumuzu ''bizi yok sayarak'' belirlemelerine izin vermeyelim.
Bilinç altımız; kendimize çektiğimiz enerjileri, deneyimleri doğrulukla belirler. Bu nedenle neye sahip olduğumuzu bilmek, kendi sınırlarımızın farkında olmak, kendimizi nasıl ifade ettiğimizin bilincinde olmak adına '' ne istediğimizi bilmenin''  en güvenilir yolu, neye sahip olduğumuzu da bilmekten geçer. 

Kuracağımız köprüleri de, atacağımız köprüleri de belirleme konusunda, kişinin ne kadar ''kendini tanıdığı''  ve ''kendiyle barışık olduğunu'' özümseyip özümsemediğini görebiliriz. 
 Bunun için de; düşünmeyi, düşündüğünü ifade etmeyi, farklı düşünceleri dinlemeyi , gerektiğinde uygun bir biçimde itiraz etmeyi, sorgulamayı olanaklı hale getirerek; özgür bir birey olmanın yollarını açarak, aklımızla, vicdanımızla, sevgimizle; yaşamı ve içindekileri kucaklamalıyız.

Başkalarıyla bir arada olmak, illa ki onlara benzememizi, onlara öykünmemizi ya da onların istediği gibi olmamızı gerektirmiyor.
Her bireyin  doğasında kendi güzelliği vardır ve her aklın kendi yöntemi muhakkak olmuştur, olacaktır.
Zaten, gerçek insan; kurallar sayesinde asla bir şey elde etmez.

Çağ yorgunuyuz, insanların çoğu konuşmuyor ''bağırıyor'' bilmeden konuşuyor, başkalarının söylediklerini mantık süzgecinden  geçirmeden kabulleniyor, birkaç kez duyduğu, izlediği şeyleri kendi fikriymiş gibi söylemeye başlıyor. 
Televizyon programlarında sunulanlar, gazetelere atılan manşetler, sosyal medyada paylaşılanlar, iyi analiz edilmediğinde, sorgulanmadığında ve kişisel çıkarlardan arındırılmadığı sürece ''sürü psikolojisine'' birey olmayı başaramamış, egosu tavan yapmış insanlar akmaya devam ediyor.

Kendin olmak ise her şeye evet demeyi ret ediyor, ezber bozuyor. 
Kimsenin kalbini kırmamak ya da sevimli görünmek adına, olur olmaz her isteğe, doğru bulmadığımız düşünce ve fikirlere “evet” demeyi bıraktıkça;
neyin değerli neyin daha az değerli olduğunu anlamaya başlıyoruz.
Bu algı oluşunca da; İhtiyacı olanı istemekle, muhtaç olmak arasında çok ince bir fark olduğunu fark etmeye başlıyoruz.

İnsanın kendini tanıması, hayatına sahip çıkması, yapması gerekenleri kendi iradesiyle  yapması kadar güzel bir şey olamaz.
 Hayatımızın kontrolü başkalarının eline bırakırsak ''özgür olmak'' yerine '' küçük koyun'' olmayı seçeriz.
Herkesin kendinden daha önemli olduğuna inanan bir koyun yerine, kendini önemseyen biri olmak daha önemli.
 
Kendimize karşı dürüst olalım, kendimize saygımız olsun, yoksa;
''Mutsuz olacağın bir şeyi yapmama özgürlüğünü kullandığın için  ''arkadaşlarının seni sevmeyeceklerinden korkuyorsan'' kendine, “istediğim gibi davrandığımda benden hoşlanmayacak  arkadaşlara gerçekten ihtiyacım var mı? ” diye sormak gerekir.
 
Senin, kendin olmana izin vermeyen insanlar, çeşitli yöntemlerle baskı oluştururlar.

*Ama biz hep böyle yaparız...
*O zaman böyle demeseydin !
*Keşke şöyle yapmasaydın !
*Senden başka şikayet eden yok!

Bu baskılarla, kişinin öz iradesi yok sayılıp, suçluluk psikolojisi yaratılarak; yetersiz benlik duygusu oluşturulur.
Önemli olan  ''bizi inciten'' başkalarının davranışları değil, onların hareketlerini nasıl algılayacağımıza dair bizim verdiğimiz kararlardır.
 Kendimiz olma  hakkında, beklenti ve davranışlarımızı değiştirdiğimiz zaman, kısa sürede görececeğiz ki  hiç kimsenin tekelin de değiliz. 
İnsan, kendini anlamaya ve kendi olmanın sadeliklerini korumaya ve geliştirmeye , kendini tanımlamaya çalışırken dikkatli olmalı. Bir insanın kendini olduğundan az göstermesi alçak gönüllülük değildir.  İnsanın kendini olduğundan fazla göstermesi de budalalıktır. 
İnsan, kendinde ki yetersiz değerleri görebilmeli, kendine dayatılan doğmaları, toplumun kendine biçtiği rolleri sorgulayabilmeli yoksa sadece ben özgürüm demekle bu iş olmuyor.
 
Özgürlüğü: istediğini yapabilme diye tanımlayan bir bilincin, nasıl bir kendini bilme güzelliği olabilir ki !
Varlığının tanımını; yemek içmek,eğlenme olarak algılayan bir bilincin nasıl bir yaşam felsefesi olabilir ki !
Toplumsal baskılara ,doğmalara  karşı bir duruş sergileyerek, kendimize sahip çıkarak, yaşamı yaşanılır kılabiliriz
 Bu bağlamda yaşamak, başlı başına bir sanattır.

İkiyüzlülüğün, sahtekarlıkların, ucuz övgülerin olduğu ortamlardan; katı, toleransı olmayan insanlardan ''kendin olmak adına '' uzak duruyorum...

Kendini dürüstçe ifade edebilenler, yaşadığı dünyaya değer kata bilenler, ilim ve bilim yolunda üretenler kendilerinden söz etsinler.

Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: