Translate

29 Mayıs 2018 Salı


                                               KUĞU GÖLÜ/ SİYAH-BEYAZ...

                               https://unutulmazfilmler.co/black-swan-siyah-kugu.html



"Ve kan sızıyor, bir kuğunun dinmeyen uğultusundan.
Mumu üfleyip siyahıma karanlığını süren
tanıdık dudakları gözlüyorum şimdi; boğazından dökülen
her bir söz ayrı bir melodi.
Bir ilâhi.
Ya da ağıt.
Ayırt edemiyorum artık.
Gökyüzü aydınlık diye mi üzülüyorsunuz?
Teninizi yakan güneşe gülümseyin.
Çünkü karanlığın içindekileri bir kez gördüğünüzde,
bir daha asla eskisi gibi olamazsınız.
Bu güzel şiir;
Filmin..adeta, profili niteliğinde..
Darren Aronofsky, yapmış olduğu filmlerle insan psikolojisi úzerine tez yazma aşamasına gelmişken, cesur bir filme imza atmış, (bence)
Anne/oğul ikilisi üzerinden yapılan filmlere karşıt ..Anne/kız teması ile bence bir ilke imza atarken naif bir balenin öyküsüsünü mükemmel bir bir biçimde montelemiş.
Gelin beraber önce, bu naif balenin konusuna bir göz atalım?
"Kuğu Gölü… Pyotr Ilyich Tchaikovsky’nin 1871 yılında yeğenleri için eğlensinler diye yazdığı oyun, ailenin paraya ihtiyacı olması üzerine 1875’de tam uzunlukta bir bale olarak tekrar bestelenmiş.
Eserin hikayesi kısaca şöyle;
“Prens Siegfried’in göl kenarında dolaşırken ortaya çıkan bir kuğu, ona prenses Odette olduğunu, büyücü Rothbart’ın kuğu şekline soktuğu kızlardan biri olduğunu anlatır. Büyünün bozulması için “Bir erkeğin kızlardan birisine âşık olup –sadece onun- aşkına yemin etmesi gerekmektedir. Prens Odette’e âşık olur.
Onuruna verilen doğum günü balosunda Prens, kendisine tanıtılan kızlardan birini evlenmek için seçmek durumundadır. Baloya baron kılığına girmiş büyücü Rothbart ile Odette’in yüzünü kullanan kızı Odile de gelir. Prens, Odile’in Odette olduğunu zannederek onu sevdiğine dair yemin eder.
İhanete uğrayan Odette, ölmek ister. Bağışlanmak için göle gelen prens Odette’e yalvarıp aşkını kabul ettirir. Bu sırada büyücü Rothbart prense ettiği yemini hatırlatır. Odette’ten ayrılmak istemeyen prens büyücü ile kavga edip onu öldürür. Rothbart’ın ölümü ile gölün üzerindeki büyü kalkar ve kuğular birer genç kız olur. Prens Siegfried ve Prenses Odette de birbirlerine kavuşur.”(alıntı)
Ne var ki, Aronofsky filmimizi New York balesi'inde oynayan Nina'nın trajedik hikayesi ile noktalıyor.
Hikayemiz ise, aşırı kontrolcü ,yaşamındaki kariyerindeki başarısızlıklarını ve vazgeçmişliğini kızına yükleyen bir anne ile, çocukluktan ergenliğe geçişi bir türlü beceremeyen Nina'nın ..gerek görsellerle gerek oyunculuklarla film karelerine senfonik sinema aktarımı diyebilirim.
.
Sorunlu, Anne/kız ilişkisi üzerinden . anlatılan filmimizde, Aronofsky'ye hayran olmamak elde değil.
Natalie Portman, Vincent Cassel, Mila Kunis ve azda olsa bir tutam Winona Ryder. Baştan söyleyeyim, Darren Aronofsky ile beraber herkes çok iyi iş çıkarmış.
Beyaz kuğunun saflığı, derinliği, kırılganlığı..Siyah kuğunun sertliği, acımasızlığını tek bir kişide Natalie Portman muhteşem vermiş.
Filmi izlerken, yüreğimin sıkıştığını söyleyebilirim..Ama filmin izleri hiç te öyle değil, hele ki; anne iseniz ve anneniz ile türlü , türlü hesaplaşmalarınız var ise filmin her karesi hafızanıza kazınıyor..adeta terapi koltuğunda bir iç hesaplaşma yaşıyorsunuz..
Siyah/Beyaz..ve Kuğu..bence bir efsane niteliğinde ..anlamlı(fikrimin ince gülü)..."
Gecenin siyahi rengine..bir de beyaz eklemek isteyen kâşif dostlara selam olsun...
Oya Şirin hocama teşekkürlerimle💕

Hiç yorum yok: