Translate

14 Mayıs 2018 Pazartesi

SELAM OLSUN KEDERLİ YÜZÜN ŞÖVALYESİNE..


YAŞAM FISILTILARLA DOLU♥İNSANLAR SESSİZ, KUŞLAR ÇIĞLIK ATIYOR..

''Sen dünyaya her dokunmamda/ Gün gibi yeniden başlayansın..''

Sinema'nin toplum yaşamında ki yeri çok önemlidir.
Sinema, kitle iletişim araçları içerisinde en etkin olanlarından birisidir.
Okuma yazması olmayan kimselere bile hitap edebilen, hareketli resim ve müzikle oluşmuş bir anlatım olanağına sahiptir.
Sinema bir ülkenin toplumsal problemlerini, gençlik sorunları, mülkiyet, aile, cinsel sorunlar, işçi sorunları, göçler, kadın, suçluluk, siyasal-politik, ekonomik sorunlar gibi problemleri ele alarak 'bunların olumsuz-olumlu yönlerini işleyerek farkındalık oluşturur. Bakış açısı sunar.
Evet ,''Kederli yüzün Şövalyesi'' olan Don Kişot' u izlemek de ayrı bir lezzet.
Hani yalnıza ''Neden'' diyen düşünceli gözler neden öldüklerini değil, nede yaşadıklarını soruyorlardı.
Hayatı olması gerektiği gibi görmek değil, olduğu gibi görmektir belki delilik, diyordu.
Sonra, sonrası bana gökyüzünü gösterdin, nazik deliliğin öfkemi çaldı ve bana umutsuzluk verdi. Bu durumda ben hiç kimseyim, ben bir hiçim, diyordu.
Hey duyuyor musun beni;
Basit mutluluklar her geçen gün sıradanlaşıyor. Eğer arayışın peşinden giderseniz kazanmanın yada kaybetmenin bir önemi yoktur, derken insanin kendine yürümesine alkış tutuyor.
''İmkansız düşü düşlemek, saf ve iffetli olmayanı sevmek, yiğitlerin gitmeye cesaret edemedikleri yere koşmak'' işte mutluluk boruları şimdi bana kalkmamı söylüyor, diyen Don Kişot hayal olabilir miydi?
Ya şu seslenişe ne demeli;
''Gaye hep çok uzakta olsa da, yol yorgunu ve bitkin de olsan denemek, erişilmez yıldıza erişmek, inanılmaz yukarıda olduğunu bilsen de kalbinle yukarıya doğru çabalayarak yaşamak.
Daima ileriye bakarak yaşamak, ''Geçen yılkı yuvalarda bu yıl kuş yok'' diyen kederli yüzün şövalyesi, Dulcinea'sina;
Bahtsız yüreğimin prensesi, sizin aşkiniz yüzünden acılara gömülen, köleniz olan bu yüreğin hatırına,''Ruhundan başka hiç bir şeyi kendin kabul etme, seni tanıyorum, seni kalbimde gördüğümde anladım,'' demesi görkemli bir yumuşaklığı çağırıştırıyor.
En derin seslenişini de ''Kadın erkeğin ruhudur, yolunu aydınlatan nurudur, kadın mutluluktur, diyen Donkişotumuz ''Demirden bir dünyaya geldim, altından bir dünya yaratmak için'' derken, gürültü içinde sere serpe sonsuzluğu düşünüyordu.
''Adalet için savaşmak sorgusuz sualsiz, bu şerefli arayışa ancak kalbim huzurlu ve dingin olursa sadik kalabilirim,''demesi, temiz olmak için zengin olmak gerekmiyor anlayışını bana aşılıyor...
Fimin büyüleyici gizemini ''DONKİŞOT'UN AKŞAMI'' şiiriyle bitirmek istiyorum.
Dulcinea seni en çok andığım
Bu garip bu bilinmez akşamlardır
Büyülü kırık dökük hanları
*
Kral saraylarına dönüştüren
Anlaşılmaz gizidir akşamların
Zor zamanlarımda düşlediğim
Sen bütün sezgilerimde varsın
*
Olsaydın belki yarım kalırdım
Bir uzak köyde un eleyen süt sağan
Bilinmez biri olman
Kesinlikle kanıtlamaz yokluğunu
Sen dünyaya her dokunmamda
Gün gibi yeniden başlayansın
*
Olmazlıkta kurar insan sevincini
Tutku her şeyi yeniler
Yüreklilik bir çeşit yalnızlıktır
*
O aptal yeldeğirmenlerine gelince
Sen onları benden iyi tanırsın
Aldı mı yere vurur adamı
Kaldı ki sen onlardan da kahramansın
*
Aşılmazlığınla aydınlat yolumu
Dulcinea doğallığım sevincim anayurdum
Dünya gün gelip anlayacak
Sende gerçek büyüklüğe kavuştuğumu...
Afşar TİMUÇİN
Dünya her gün değişiyor, Her dakika ve her an.
Güçlü olabilmek için öncelikle köklerimizi yokluğun içine gömmeli ve kimsesiz yalnızlığımızla yüzleşmeyi öğrenmeliyiz.
Nedir ki bu hayat, kısa ve öz;
Otur nehrin kenarına ve seyret geçen ömrünü ki dünyadan gidenlerin işareti yeter bize !

Olcay Kasımoğlu

https://unutulmazfilmler.co/man-of-la-mancha.html



Hiç yorum yok: