Translate

22 Mayıs 2020 Cuma

Herkes Kendi Yaşamından Sorumludur!

İnsan yaşamı anlam içermektedir. İnsanı güdüleyen şey, yaşamını anlamlı kılma çabasıdır. Bunun yanında; herkes için geçerli evrensel bir anlam yoktur. Her birey için, yaşamın anlamı farklı olabilir. Önemli olan, o bütünün parçasıyken, yaşamı yaşanılır kılmaktır. Sadece kendi acısına ağlayan, yada sadece kendi sevinçleriyle mutlu olan insanların yaşamlarında, ego hep ön saflarda yer alır. Buda, iç sesimize hep perdeler çeker. Engin bir sevgiyle kucakla-yamayız yaşamı ve insanları.
Hayat var oluş anlamıyla çok güzel, onu asıl niyetinden uzaklaştırıp, yokuşlara tırmandıran, al aşağı eden biz insanlarız. Dikkatsiz, duyarsız ve duygusuz yaşadığımızdan, hayatın asıl manasını ıskalıyoruz. Güzelliklere özen göstermiyoruz, ayrıntılara dikkat edemiyoruz…Hangimiz bir an olsun, içtenlikle yüreğimize dokunup, o günü güncelleyip, yeni bakış açılarıyla, yüreğimizin kollarını yaşama açıyoruz?
Hayat çetelesi, kayıplar üzerinden insana hizmet sunuyor, dün ölenler, bugün ölecekler, sıra kimde bilmeden. O zaman neyin telaşındayız?
Bir çok insan, karşılaştığı olayları, aklın ve mantığın süzgecinden geçirmeden, sorgulamadan kabul ediyor, özne haline gelemiyor. Özellikle, kendi düşüncesi konusunda fanatik, eleştiriye kapalı, empati yoksunu insanların verdiği zararlar tahminler ötesidir. Tarafsızlığın, renksizliğin, vurdumduymazlığın, neme lazımcılığın kurbanı yüz binlerce insan var. Bunca renksizlik içerisinde, kıyamın olduğu her yerde, her şeye rağmen insanlar; sevginin, dostluğun, iyiliğin gücüne inandıkları için, nefreti reddetmekte birleşiyorlar. Hangimiz, en sevdiği yemeği bir kaç tabaktan fazla yiyebilir veya aldığımız hangi eşya, bizi sınırsız bir süreyle mutlu edebilir ?
İnsan, kendi dar sınırlarından çıkıp, daha zengin bir yaşam deneyimine ulaştıkça, bakış açısı da değişiyor. Ruh-beden sağlığımızı korumak istiyorsak, yaşamın anlamlı karışımını bulmak, hayatımıza sahip çıkmak zorundayız. Başkalarının insafına ve merhametine bırakılan bir yaşam, baharı kışa teslim etmeye benzer.
Öte yandan, hayatta en iyi ve en mutlu yaşam, olumlu düşüncelerdeki yaşamdır. Bu nedenle, iyi, yapıcı ve yaratıcı düşüncelerin insana verdiği mutluluğu hayatta başka hiçbir şey veremez. Ve hiç bir şey ölmüyor yaşamda. Ölen, insanların kendi kafalarında, kalplerinde öldürdükleri aslında. Bizler ise, ölümlü dünyaya, bitimli hayatlar almaya çalışıyoruz ve birde bakıyoruz ki;
“Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrümüz, vakit gelip, sandıktan çıkardığımızda, tedavülden kalkmış.” (Anonim)
Emeğin hiç bir zaman sorgulanmadığı bir yaşam ve sağlıklı sevgi anlayışıyla büyümek, ahlaki olgunluğa erişmek, iyiliğin, sevginin parçamız olduğunu bilmek, insanın asıl doğasına ait tüm özellikleri unutmadan, varoluşumuzun, özümüzün güzelliklerinden utanmadan yaşama yürümek, yaşamı değerli ve anlamlı kılıyor.
Biz, yaşamın çocuklarıyız ve yaşam sürprizlere gebe. Bazen, iyi dediğimiz şeyler, yaşandıkça, kötü olarak da karşımıza çıkabilir, yada tam tersi, kötü dediğimiz şeyler, bizi iyiliğe götüren eylemlerde olabilir.
Acı çeken bir insan, belki de bir gün önce, mutsuzluğuna sebep olabilecek bir durumu, çok mükemmel bir olaymış gibi umutla beklerken, hiç ummadığı bir sonuçla karşılaşmış olabilir. Bu yüzden hayat konusunda, yanlış yargılara kapılmak mümkündür.
‘’İnanmadığın gibi yaşarsan, yaşadığın gibi inanırsın,’’ sözü oldukça anlamlıdır.
İnsan, sorgulamayla, zihninin alışkanlık perdesini yırtabilir ve mutlak gerçek olarak benimsediği kavramları sil baştan yeniden ele alma cesaretini gösterebilir, ezber bozabilir.
Yeter ki kendimize ve yapmak istediklerimize, yapabileceklerimize güçlü bir şekilde inanalım. İnanmış bir insani yolundan çevirmek zordur. İnanmak beklenti demektir; beklenti ise umut. Kendimize inanalım, değerimizi başkalarının gözünde aramayalım. Kendimize ait değerlerimiz ve kendimize ait bir yaşam felsefemiz muhakkak olsun.
Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Ne yapalım, kaderimiz böyleymiş deyip; öğretilmiş, öğrenilmiş çaresizliği kabul etmek cehalettir.
Yaşam; seçtiklerimizdir ve seçtiğimiz yolun yolcusu biziz. Bütün sapaklar, dönemeçler yolcuya aittir. Diğer insanların bizim hakkımızda ne düşündüğü, aslında o kadar da önemli değildir. Diğer insanlar için, bu dünyaya gelmedik. Herkes kendi yaşamını yaşamak ve yaşama olumlu katkılar sağlamak için burada.
İnsan bir şeye gerçekten gereksinim duyuyor ve istiyorsa, bunu ona sağlayan şey rastlantı değildir; kendi içindeki istek ve zorunluluk onu çekip, istediği her ne ise ona doğru götürmüştür. Aslında, dışımızda gördüğümüz şeyler de içimizdekilerin aynısıdır. Bu gerçeğe, bu kadar aykırı bir yaşam sürmemizin nedeni, kendi dışımızda ki her şeyi tek doğru sayıp, içimizde ki dünyaya söz hakkı vermememizdir. Oysa insan, bir kez işin bilincine vardı mı, illa ki çoğunluğun izlediği yolu seçmesi diye bir şey söz konusu olamaz. O zaman bunu kader, yazgı diye kabul etmez. Yeter ki bir kez olsun, içindeki dinamiklerle yaşamını buluştursun.
Ve insan, yaşamsal değer taşıyan hiç bir şeyi unutmamalı. Kendi yaşamlarına sahip çıkanlar ve yaşamın insana verilen en güzel hediye olduğuna inananlar; umut etmekten, inanmaktan, asla vazgeçmeyeceklerdir. Yeni değerler yaratanların etrafında döner dünya; ama sessizce!
Olcay kasımoğlu

Hiç yorum yok: