SANATIN
OLDUĞU YERDE SANAT KOKAR
Fırında
ekmek, memleketimin dağlarına-tepelerine çıktığınızda ise kır çiçekleri kokar.
Şiirin, hikâyenin, romanın, resmin, fotoğrafın, heykelin olduğu yerde ise sanat kokar… Bu kokuların biricik sahibi sanatçıdır. Sanatçının engin düşleri, yenilikçi düşünceye olan açlığı, edinimleri ve en değerli sezgisi; bu kokunun mayasıdır.
Sanat kokan yerler bir başka olur. Her gün yığınla kargaşanın yaşandığı, kentlerin insanları almadığı X, Y, Z kuşaklarının yan yana yaşadığı dünyamız sanata uzak görünse de, sanatın yalnızlığı, kendine özgü yetinmesi; o muazzam dengenin kendisidir.
Şiirin, hikâyenin, romanın, resmin, fotoğrafın, heykelin olduğu yerde ise sanat kokar… Bu kokuların biricik sahibi sanatçıdır. Sanatçının engin düşleri, yenilikçi düşünceye olan açlığı, edinimleri ve en değerli sezgisi; bu kokunun mayasıdır.
Sanat kokan yerler bir başka olur. Her gün yığınla kargaşanın yaşandığı, kentlerin insanları almadığı X, Y, Z kuşaklarının yan yana yaşadığı dünyamız sanata uzak görünse de, sanatın yalnızlığı, kendine özgü yetinmesi; o muazzam dengenin kendisidir.
Asi ve
Mavi’si babama ithaf en yazıldı… Mavinin hâkim olduğu kitap kapağı üzerinde
güneşe doğru uçuşan kelebekler; ilk
fırsatta ve neredeyse bütün şiirlerinin özüne yerleştirdiğim sevgiyi, barışı,
özgürlüğü, hiçbir sınıra,sınıfa ait olmamayı anlatıyor…
İçi
sevgiyle mayalanmış her insan gibi babamı çok sevdim. Bu sevgiyi şu dizelerde
bulabilirsiniz;
“ Gülüşü yüreğinde asılı adam/ ben seni çok sevdim! / sadece babam olduğun için değil/ iyi bir insan olduğun için/ sözde değil özde namuslu/ onurlu bir insan olduğun için sevdim/ “
“ Gülüşü yüreğinde asılı adam/ ben seni çok sevdim! / sadece babam olduğun için değil/ iyi bir insan olduğun için/ sözde değil özde namuslu/ onurlu bir insan olduğun için sevdim/ “
Asi ve Mavi
ikinci şiir kitabım. Her daim açılıp bakılacak; yaşamın değişkenliği,
teknolojinin sonsuz hizmetleri son hızla devam ederken bile insanın sevgisiz
yaşayamayacağını evrensel bir dille anlatıyor. Bu anlatıma bu şiirimle örnek verebilirim;
“ Diyar
diyar sevda üfledim dizelerime, üfledikçe sevdadan başka bir şeye inanmıyorum.
Toprak kokusu olmayan yağmur, tuzsuz bir yemek, yolu olmayan bir dağ, mavisiz gökyüzü, çocuksuz anne, dalgasız deniz, aşksız hayat nasılsa ‘şiirsiz bir hayatta’ bana öyle.”
Toprak kokusu olmayan yağmur, tuzsuz bir yemek, yolu olmayan bir dağ, mavisiz gökyüzü, çocuksuz anne, dalgasız deniz, aşksız hayat nasılsa ‘şiirsiz bir hayatta’ bana öyle.”
İnsanlar,
insanlık yolunda bugüne gelmeden önce masalları, destanları, hikâyeleri
çağırdılar. Her daim onların yanındaydı düşlerden, umut ve ümitlerden süzülen
masallar, mitolojinin sıra dışı gösterileri. Gerçeği arayan filozoflar da
nasırlaşan düşünceleriyle elediler çağlar boyu, insana yakışacak en özgün
erdemi.
Nice savaş; korkunç ölümler ve iktidarlar; kahramanlığın yanında hilebazlığın en denenmemişini yaparken bile tutunamadılar insan yolculuğuna öncü olan sevgi, özlem kuşağına maya olamadılar.”
Üretiyorsa insan,
gelişime, döngünün ilahi iradesiyle katkı veriyorsa, büyük girdaplardan ne kadar
uzak ve yaşam içinde yaşatmaya ne kadar çok olduğunu düşündüm..Nice savaş; korkunç ölümler ve iktidarlar; kahramanlığın yanında hilebazlığın en denenmemişini yaparken bile tutunamadılar insan yolculuğuna öncü olan sevgi, özlem kuşağına maya olamadılar.”
Olcay Kasımoğlı