Translate

21 Ocak 2020 Salı

Kalbimle Duyacağım Nasıl Olsa

‘’Bu devranda, ağaçlar insanlardan daha hamdır’’
Elimde Şair-yazar Sohrab Sepehri’nin, Nazi adlı arkadaşına yazdığı mektuptan bir bölüm var.
Yazarımız, arkadaşına o kadar içten, umut ve sevgi dolu sesleniyor ki, içim bir hoş oldu. Sohrab Sepehri bu mektubu bana yazmış da alıp koynuma koymuşum gibi okudum.
“(… )Dün mektubun geldiğinde seni görmenin çizgileri vardı yerde ve taptazeydi. “Şimran’ın” gün ortasında biz ne konuşuyorduk? Benim avuçlarım, dünyanın aydınlığıyla doluydu ve sen, kendi ruhunun aydın gölgesinde duruyordun. Bazen bir kuş gibi, hayretler içinde, yerinde durakalıyordun.
Nazi, sen sudan daha iyisin. Sen buluttan daha iyisin. Sen tan yerine varacaksın. Sakın ayakların kaymasın. Ben senin arkadaşınım, senin elinden tutarım. Süzül, zira kuşlar böyledir ve yeşillikler böyledir. Ağaca vardığında seyre dur. Seyir seni göklere çıkaracak. Bizim zamanımızda bakmayı öğrenmemişler ve ağaç, evi süslemekten başka bir şey değil ve kimse komşunun bahçesinin çiçeklerine inanmıyor. Bağlar, bağlılıklar kopmuş. Kimse ayışığında yürümüyor artık ve bir karganın uçuşundan aymıyor kimse ve tanrıyı taraçanın merdivenleri yanında görmüyor ve sonsuzluğu sürahide bulamıyor.
Gözlerde dal-budak yok, damarlarda gökyüzü bulunmuyor. Bu devranda ağaçlar insanlardan daha hamdır. Dağlar arzulardan daha yüksektir. Kamışlar, düşüncelerden daha doğru. Kar, yüreklerden daha ak.
Olsun, bir gün gelecek, benim gidip komşunun evini sulayacağım gün gelecek ve sen komşunun çamlarını selamlayacaksın ve sığırcıklar bizim uykularımıza oturacak ve insanlar ağaçlardan daha sevecen olacaklar. Şimdi üzülme, şayet dükkânlarda çiçeklerin ayaklarına onların fiyatını yazıyorlarsa ve horozu sabah olmadan kesiyorlarsa ve atı arabaya koşuyorlarsa… dilenciye, kalmış yemeği veriyorlarsa sen üzülme… böyle kalmayacak.
Kendi boylu yüksekliğinde yüksel ve tan atmasını bekle. Dünyayı okşa. Pencereyi aç. Sarmaşığı gör. Kendi gözlerinle gör. Kendi bulduklarınla yaşa. Başkalarına yaklaşman için kendine dal. Kendi iletin ol. Kendi iletini dillendir. İç-bahçesinden meyve kopar. Dalları öyle meyve dolu görürsün ki, sepetler arzularsın ve senin filen için dolu, ağır dallar yeterli olacak.
Ben bu bulutlu günde seni çağırdım. Ben seni dünyanın ortasında çağıracağım ve sesinin yolunu bekleyeceğim ve bu yalnızlık vadisinde sen akan su ol ve fısılda. Ben duyacağım.”
İnsanın bütün iliklerine kadar sızan bu söylemler, söylem olmaktan çok öte...
Ve çoğu zaman;
Hepimiz bunaldığımızda bir çıkış tüneli, dayanacak sağlam bir kale, yaşımız kaça vurmuş olursa olsun sıcacık bir kucak aramaz mıyız?
Hepimiz kendi hapishanemizin gardiyanları değil miyiz, duvarlar da korkularımız.!
Teşekkürler Sohrab Sepehri.
Hayatı, seyirciler koltuğundan kalkıp yaşamak lazım.
Söz... Sen fısılda, bütün kalbimle duyacağım seni♥

Hiç yorum yok: