Translate

10 Haziran 2019 Pazartesi

Hüzün bir yoğunlaşmadır..

Hüzün, bir ardından bakmadır, yaşanana, yaşananın tortusuna. Yaşanılan gerçeklikle birlikte, yaşanmış üstüne bir yoğunlaşmadır. Yaşanmışlığın belirsiz değerlendirilmesidir.
Kaçırılanlar, acılar, çaresizlikler, geçip giden zamanın bir daha geri gelmeyeceğidir. Bir pişmanlık, derin bir melankoli nedeni olmamalıdır. Tutku, kızgınlık, nefret, öfke, coşku yoktur hüzünde.


İçselleşmiş hüzün; gerçekliğin, geçmiş zaman dilimini, dingin bir tatla değerlendirme duygusudur. Çığlık yoktur hüzünde, çılgın bir sevinçde. Hüzün, bir talep, beklenti, doyurulması gerekli arzu değildir.. Hüzün, olduğu gibilikle çıkılan bir geçmiş yolculuğudur. Yaşanmışın, belli bir ışıkla aydınlatılmasıdır. Hüznü yaşayanın, yaşadığına yönelik yorumundan kaynaklanacak ışıkla, bulur anlamını.


İnsana dair hüzün; acı ya da kaybın arasındaki ayırım üzerine odaklanmaz. Sevdiklerimizden ayrı kalmak acı dolu da olsa, bıraktığı tortu, hüzündür. Dostlarımızın bıraktığı güzelliklerin hüznü, acıların hüznünden daha yoğundur. “Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.” dizesinde olduğu gibi; bir daha “aynı” olarak geri gelmeyeceğini anlatsada, yinede hüzün, umutsuzluğu, hayal kırıklığını barındırmıyor içimizde. Dünyadan vazgeçme, geri çekilme değildir bu hüzün.


Yaşanmışlıklar önünde soğukkanlı durabilmek ve hissettirdiklerine minnetle sarılmaktır hüznün enginliği. Yaşanmış olanlar, ne denli yüreğimizi burkarsa burksun, ben buradayım der gibidir yansıyan yüzü. Hüzünde, yitirdiklerimiz önünde; bir hal, bir çözme, çözülmedir. Gerçeklikle girdiğimiz ilişki sonucunda, gerçekliğin, farkedemediğimiz boyutları çıkar ortaya; gerçeğin diğer yaşantılarla tanıyamayacağımız yüzleri görünür. Kendimizi bu yaşantıyla, yeniden farkeder, yeniden keşfederiz. Bu düz bir keşif değildir; hüzünle dönüşürüz, yürürüz kendimize.


Yaşamı düz bir çizgide tutmak, buna düzen demek, tükenmektir, yaşamı ıskalamaktır aslında. Yaşadıkça, deneyimledikçe,öğretilerin bizi köleleştiren zincirlerini kıracağız. Kendimize acıyarak, neden ben diyecek kadar sonsuz değil yaşam. Sorunların,bizi duygusal paralizasyona götürmesine izin vermeyeceğiz. Ruhsal sağlığımızın ölçüsü tökezleyip, tökezlemediğimiz değil, tökezlediğimizde ne yaptığımızdır. Ayağa kalkıp, üstümüzü temizleyip, yolumuza devam edeceğiz.


Ancak o zaman, yaşam acılarının, kavgalarının olduğu iki kara parçası arasında, ağır ağır akan, derin, geniş, sessiz bir nehir gibi, hüzünle yeni başlangıçlara dönüşürüz.
Hüzün, özünde çok özel bir duygu. Bu duygu, bahçelerimize eskisi kadar uğramıyor.
İnsanları, kendi şahsı çıkarları için kullanmanın egemen olduğu bir çağda, içinde üzüntüyle sevinci bir arada taşıyan hüzün ortaklıkla görünmüyor. Onun yerine, hemen pes etme, bir vazgeçme yada kendini inkar yerini alıyor. Çıkar kavgasının ayyuka çıktığı, politik oyunların boy gösterdiği dünya düzeninde, mahzun insana bu çirkinlikler acı veriyor.


Sorunlarımızın olmaması mümkün değil, deriz ya ”Sorunsuz insan, sorunsuz cihan olmaz” diye lakin her sorunun birde çözümü vardır, yeter ki çözümsüzlüğe çanak tutmayalım.


Kalbimizin üstünde binlerce sözcüğün yankısı ve yüzümüzün kıvrımlarında binlerce hüznün,gülüşün, umudun kırıntısı saklı. Duraksadığımız, soluklandığımız bir ömrün haritası var kucağımızda.
Sorun üreten değil, sorun çözmenin parçası olalım.


Sorunları bahane ederek; mutsuzluğa ve umutsuzluğa kilitleniyoruz oysa her karanlık, kendisini sonlandıracak ışığın ”tohumlarını” içinde taşır..! 



.../çıkar içinden
tüm incinmişliklerini
yırtılsın karanlığın perdesi
kırılıp döküldüklerinle
yaslan gecenin duvarına


gecenin karanlığında esen
masum yüz rüzgarı olmak
 dokunmak sana
bir katrenin sınırında değil
yüreğine derya varlığında
akmak isterim

madem ki
sende olmaktır dileğim
sürsün bu yüz rüzgarları
dokunsun kar beyaz tenine
savursun gece karası saçlarını
her esinti
bizde ki kül değilde nedir söyle
nasıl olsa
yüz rüzgarlarından esen tılsımla
alaza düşmüş yüreğimiz
ateşten gömlek gibi
ilikleri birbirine kenetlenen
şimdi ne desin bu yürek
ey gözleri öksüzüm
tarifi olmayan
bir sevincin sarmalındayız işte
sevgisizlikle solmamak için
yüreklerimizi
sıcak ve hilesiz bir sevgiye kilitleyip
tenin altındaki ruha
yoldaş olmaya geliyorum/...
Olcay Kasımoğlu  

Hiç yorum yok: