Translate

29 Nisan 2020 Çarşamba

Corona'dan Mesaj Var


Selam dünyalılar.
Bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Geçenlerde bir eve misafirdim. Amacım belli, pusudayım.
Saçları kırlaşmış, iki büklüm bir kadın oturmuş küçük bir çocuğun başını okşuyor.
Çocuk ninesine 'nine bu dünya niye dönüyor?' diye sordu.
Ninesi de 'İyi insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor' güzel torunum, dedi.
Çocuk çok güzel gülümsüyor. Kollarını ninesine şefkatle doladı. Bir an ateşim buz kesti. Nine bilge ve daima iyilik diyor.
Babası olmalı, 'kızım bu zarfı karşı komşunun kapısının önüne sessizce bırak.' diyor.
Küçük kız neden diyor 'o ev de aş kaynamıyor, yediğim her lokma boğazıma diziliyor.' Ve daha bir çok şeyin tanıklığını yaptım.
Afaladım, utandım. Bu ev beni darmadağın etti. Daha fazla dayanamadım. Ayrılmak zorunda kaldım.
Ey İnsanlar size mesajım var;
Yaşamayı bilmiyorsunuz. Dünyayı nefretiniz yok edecek.
Ormanlarınız balta sesleriyle inliyor.
Nehirleriniz zehirli atıklarınızla kuruyor. Denizlerinizde yaşam her geçen gün yok oluyor. Fabrikalarınız gökyüzünü kirletiyor.
İnsanlar yaşamın gerçek anlamını unutmuşlar, yaşıyor olmanın anlamını unutmuşlar.
Ellerindekilerinin ve kaybedeceklerinin ne olduğunun farkında değiller.
Basit şeylerin değerini bilmiyorlar. Yaşama özgürlüğünü, yaşama sevincini kaybettiler. Farkında olduklarını sanıyorlar.
En önemli şeyi ‘paylaşmayı, dayanışmayı, hakkaniyeti, iyiliği, şefkati’ kaybettiler. Aile bağları zayıfladı. Komşuluk ilişkileri yara bere içinde.
Ey insanlar;
Paranın tanrısını yarattınız. Parası olana eğitim denilen yeni bir zihniyet yarattınız. Ruhlarınız aç. Gösteriş budalası ve bir o kadar da bencilsiniz. Teknolojiyi zenginleştirirken, duygularınızı fakirleştirdiniz. Sevdiklerinize ulaşılmaz mesafeler koydunuz. Değiş tokuşa kurban verdiniz. Unuttunuz değerlerinizi. Hayatın güzelliklerinin değil, sizi yozlaştıran menfaatçi ilişkilerin tutsağı oldunuz. Çıkarcı, bencil ve hoyratsınız. Hakkın değil, güçlünün yanında el pençe divan durdunuz. Kendi ellerinizle doğayı yerle yeksan ettiniz. Hayvanların yaşama alanlarını ellerinden aldınız. İnsan doğanızı da unuttunuz. Hazıra konan, üretmekten çok tüketme üzerine kurulu bir dünya düzeni yarattınız. Kirli bir çağ yarattınız hem de kendi ellerinizle. İnsan olmayı ve insan doğasına uygun yaşamayı unuttunuz. Yaşamak için bağımlı bir yaşam tarzı oluşturdunuz. Basit ve sade yaşamın anlamını unuttunuz. Kendinizi unuttunuz. Geldiğiniz yeri unuttunuz.
Ah insanlar;
Uzay çağına yolculuk düşlerken, gelişimle evlerinize sığamadınız. Can sıkıntısı diye bir şeyin kucağına düştünüz. Unutmuşsunuz kendinizi, insan olma hallerinizi. Mızmız ve geçimsiz, mücadele ruhunuzu kaybetmişsiniz. Yaşama sebebinizi ve varlığınızın anlamını unutmuşsunuz.
Bir mikroptum, elçiydim, geçiciydim. Görünce hallerinizi misafirliğim-den utandım. Daha benden kendinizi korumayı dahi tam anlamıyla beceremediniz. Bir söz düellosu içinde halen birbirinizin başının etini yiyor ve halen zaaflarınız ve bencillikleriniz beni size unutturuyor.
Oysa yaşamak size bahşedilmedi sadece ödünç verildi. Hiç kimsenin canı diğerinden üstün değildir. Bir susun Allah aşkına, sarılın birbirinize. Doğrulun, yürüyün kendinize.
Yerini bulmamış içtenliğin, yerine getirilmemiş vaatlerin hükmü yok !
Ey insan kardeşler;
Çare sizsiniz birbirinize. Bugün ben yarın başka bir mikrop kardeş sızacak yine aranıza.
Gelin kendinize. Gördünüz işte. Süzülünce içinize beş para etmez ne saraylarınız ne şatolarınız. Ne de kabarık banka defterleriniz. Ne de o hava attığınız villalarınız, araba markalarınız, makamlarınız, kariyerleriniz.
O güzelim şairinizin dediği gibi ‘’Dünya iki kapılı han’ gideceksiniz er geç sonunda.
Çekin kirli ellerinizi gülistan bahçesi dünyadan. Sizsiniz yakan yıkan.
Başkalarının dayattığı kurallara ve değerlere göre yaşıyor; yalanları, oyun bozanları sorgulamadan kabul ediyorsunuz.
Kabul ettikçe içinizde ki sızı ve yalnızlık daha da arttı. Her şeye sahip olmak için uğraştıkça hayatlarınıza sahip olundu.
Düşlerinize birer birer el koydular. Her şeyin ucuz bir metaya dönüştürüldüğü, alınıp satıldığı bir ortamda sevgiyi, dostluğu, bilgiyi, güveni, içtenliği parayla satın almaya ve mutlu olmaya çalışıyorsunuz.
Kimse yuvasında değil, herkes başkasının kapısını çalmakta, başka hayatlarla avunmakta, hazıra konmayı amaç edinmekte. Hazır söylemlerle yaşama sarılmakta, ne olduğunu bilmeden kendine sunulan yaşam tarzlarını benimsemekte.
Dedim ya ben sevimsiz bir misafirim. Hoşça kalın demeden önce söyleyeceğim son şeyler; İnsanlığın başına gelen kötü olayların en önemli iki sebebi açgözlülük ve kibir. Halen kısıp gözlerinizi, cüzdan aralarına sıkıştırıp vicdanlarınızı kıyacak mısınız evrene? Sade ve basit yaşam doğanız. Öğren, sorgula ve öğret anlayışına dikkat çekerek arkasında duracağınız tek şey gerçek. Yüzleşin kendinizle. Ezber bozun. Sevin ve barışın dünyayla.
Sahip olduğunuz tek şey yaşadığınız an kıymetini bilin…
Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: