Translate

30 Mayıs 2019 Perşembe

Dünyayı çocuklara verelim.

İnsanların eylemleri ve söylevleri şüphesiz ki, hayatla olan ilişkilerinin rengini ve biçimini de tayin eder..
bakış açısı ve algı çok değerli. Üreten ve yaşamı büyüten herkese saygım sonsuz...
Başımıza gelenler hiçbir zaman nedensiz değildir, her birinin kendi anlamı vardır. Her karşılaşma, her küçük olay kendi içinde bir anlam barındırır.
Bunun yanın da;
Aydınlanmış insan;
İdollere değil, evrensel değerlere sıkı sarılıp, putlaştırılmış inanç ve değerler yerine açık, basit, anlaşılır vicdani değerleri yaşatıp büyütmeli.
Bugün her şey nasıl var idiyse dün de vardı, yarınlarda da evrimsel olarak var olacak.
Önemli olan duyu organlarının algılayamadığı nesnel gerçeklikleri yok saymamak ve ruhumuzu, gönlümüzü, zihnimizi; eşgüdümlü-koordineli çalıştırmak
Sezgilerimize ve sağduyuya önem vererek...
Kayıp kuşakların, bunca haksızlığın, zulmün olduğu yerde, her şeye rağmen, insanlar; sevginin, dostluğun, iyiliğin gücüne inandıkları için ''nefreti reddetmekte'' birleşiyorlar.
Çocukların düş dünyalarına beton dökmekten itina ile kaçınmak, düş bahçelerini süslemek ve eğitime işlevsellik kazandırmak ve en önemlisi temeli sağlam oluşturmak çok önemli.
Dünya yüzünde;
Bir bahanecilik aldı başını gidiyor. Hani bana dokunmayan yılan sonsuz yaşasın der gibi.
Ormanların tarihini ''aslanların değil, avcıların belirlediği'' tarihi de ''haklıların değil kazananların yazdığı'' bir dünyada yaşamaya devam ediyoruz.
Ve vicdanlar mühürlendikçe yüreklerde kan damlaları akıyor...
Aydınlık günlerin, karanlığa teslim oluşu demiyorum, demek istemiyorum..
Bir yanım evet dese öte yanım ısrarla hayır diyor.
Gönül doğrudan yana dümen kılıyor, gönül aydınlık yarınlar diyor.
Lakin yaşananlar, çığlıklar bu kadar sesliyken kapımı kapatıp uyurum da diyemiyorum
Burada ben ne yapabilirim diye sorgulamaların içinde kendimi buluyorum.
Sanırım iyi olmanında bir bilinci olmalı yoksa etliye sütlüye karışmadan hiç bir şey söylemeden seyretmek yakışır mı insan denilen onurlu şahsiyetlere.
Kimi varlığını adar, kimi kalemini, kimi yüreğini, kimi servetini, kimi inancını, kimi ideolojisini sürer içine ama ben diyorum ki; kana doymayanlara prim vermeyelim ve önce kendimize dürüst olalım yeter.

Bizi olumlayan doğaya ve içindekilere saygı duyalım, içimizde ki sevgi çocuğunu besleyelim; kültürü bir yaşam biçimi olarak benimseyelim, kafamızda insanları sınırlara bölmeyelim, sen ben ikileminde boğulmayalım, bu dünya hepimize yeter.

gel ey
büyük yüreğin sahibi
karanlık dağlardan yükselen
bakire şafağın güneşi gibi
erit bütün duldasız sözleri 
gizli yığınlar var içimde
örsünde döv
demirinde biçim ver
tertemiz aynalar isterim senden
gözlerine baktığımda
altın ışıltısı umut olsun göz bebeklerinde
bilmez misin
sözün bahar olduğu yerde
bir esintiden doğar mutluluk
serpilen aydınlıkta
keder eriten bakışın kalsın yüreğimde
nede olsa
yetkin olan öğretir sevgiyi...

Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: