Translate

14 Şubat 2019 Perşembe

Az yada çok değil, güzel sevin !

Özgün, dingin ve yaşamaya değer ömürler, iç sesini dinleyen,gerçek istek ve ihtiyaçlarını fark edip; gereklerini yerine getirme cesareti gösterenlere özgüdür. Hiç yorulmadan, her yaptığımızı sanki yaşamımızın son eylemi imişçesine yapmak, anlatmak, bıkmadan...
Kapitalizmin sirkinde, paranın padişahlığında, bu günün tüccarlığa tezgah açmasına karşı olsamda, var olan bir gerçeği de göz ardı edemiyorum, burada kişi ve kişilere zorlama yok.
Ne olursa olsun;
Mutluluk, büyük isteklerin, şöhretin, paranın ve ihtişamın ardında gizli değildir.
Mutluluğu sağlayan en temel duygu, sevgi ve ona yol açan anlayıştır.
Yürek işlerinin pazarlık payı olmaz/ Sevgimiz yok hiç bir şeyimiz yok.
Belki de yeniden öğrenmemiz gereken budur...
14 şubat'ımızı ağırlayan reklamlara, vitrin şamatasına bakınca, asıl mesele; insanın bunu algılama, yorumlama ve uyarlama şeklinde.
İçten bir gülüşle, bir dokunuşla ”rengin, sesin” anlamını tazelemenin hiç kimseye zararı yok.
14 şubatın cinsiyeti de yok, sadece kadınlara özel bir günmüş gibi algı yaratılıyor. Asıl Sorun, maddeciliğe, şekilciliğe, gösterişe döktüğümüzde ”özel gün olmaktan” çıkıyor.
Önemli olan, sevgiyi korumak; anlamak, özen göstermek.
Sevgi, çoğu zaman: yaşanılan anları, anlamlı kılmaktan ziyade, bir beklentiye dönüşüyor. Birlikte yaşadığımız insanlardan, bizi her koşulda mutlu etmesini bekliyoruz. Bizim İçin bir şeyler yapmaları gerektiğine inanıyoruz. Bu bir yerde karşımızdakini bizim istediğimiz yola sokma çabasından başka bir şey değildir.
İstediğimiz bir kalıba sokarak kendi öz yapısını görmemezlikten geliyoruz. Bu karşımızda ki insana haksızlık getirdiği kadar, kendi varlığını yok saymakta denilebilir.
Buda ilişkilerimizde karşımızda ki insanı ne kadar özgün haliyle kabul ettiğimizi ortaya çıkarıyor.
Kendi içsel ilişki kalıplarımızın izin verdiği ölçüde iletişim kuruyor, beklentiye giriyoruz.
İletişim halinde olduğumuz insanlardan beklentilerimizin ayrımında olmak çok önemlidir. İnsanlar kendi istediklerini yaptırmak adına, karşısında ki insanın yaşam koşullarını, imkânlarını ve ne kadarına gücü yetebilir bunun farkın da değilse tam bir aymazdır.

Bunun yanında acı çektiğimizde, kızdığımızda yanlış anlaşıldığımızda dahi sevgi sunabiliyorsak; ruhumuzu huzura kavuşturmayı bilen, iç dünyasında kendisi ile barışık olmayı seçen ve düşünce biçiminde pozitifliği benimsemiş birey olma yolunda, biz sevgi adamı olmayı seçmişiz demektir.
Sevgi her zaman anlamayı da gerektirmez, sevgi bir akıştır. İçinde özgürlük, birey olma bilinci yoksa insana durmaz.
Ne olursa olsun, biz önce kendimizin içsel ilişki kalıplarını bilelim, kendimize ayna olalım.
İlişkilerde ki gerçek bağ, herkesin kendi olduğu haliyle, yapmacıksız bütünlüğe katılmasıdır.
Birçok insan, koyulan kalıplar ve denetimler altında sevdikleri insanları boğarak, engelleyerek, sevgiye sonsuza dek sahip olma yanılsamasını yaşarlar. Ve sonuç olarak darbe alır, zedelenir, yaralanır,tüketilir sevgiler.
Her insan kendi doğasına, duygu ve düşüncelerine göre seçim yapmak ister.
O zaman hayatı ve karşımızdakileri beklentisiz ve olduğu gibi deneyimleyebilmeyi öğrenmeliyiz.
Friedrich Nietzsche der ki, “Hediyelerle hak elde edilmez.” ona sevginizi hediye ettiniz diye o da size sevgisini sunmak mecburiyetinde değil. O nedenle alınganlık göstermek, kapris yapma, suçluluk psikolojisi yaratma hakkımızın olmadığını unutmayalım.
Her şeyden önce sevdiğiniz insanın, siz sevdiğiniz için size karşı borçlu hissetmesini gerektirecek bir şey yok. Sevgi gönülden vermedir, karşılık beklemez. Verirken böyle bir beklentiye girmek koşullu sevgidir, burada gerçek sevgiden bahsedilemez.
Bu dünyaya istediğimiz gibi gelmemiş olabiliriz ama istediğimiz şekilde yaşamayı, paylaşmayı öğrenebiliriz.
Paracelsus’ ne güzel demiş '‘Tıpkı gökyüzünde yıldızlaɾın olması gibi, insanın içinde de yıldızlaɾ vaɾdıɾ. Evɾende hiçbiɾ şey yoktuɾ ki benzeɾi mikɾokozmos’ta da bulunmasın.
Her toplumsal olayın bir kökeni vardır. Neden ne olursa olsun, nereden geliyorsa gelsin, eğer insanlık adına bir toplumsal değer olarak ”kazanım sağlıyorsa” bize de saygı duymak düşer.
İnsanın insan üzerindeki ekonomik, sosyal, cinsel, dinsel, etnik, vb. her türden baskı, şiddet ve sömürünün ortadan kalktığı ”Dünya Sevgi Günlerinin” karnaval havasında yaşandığı bir dünyada buluşmak dileğiyle…

Hiç yorum yok: