Translate

15 Şubat 2019 Cuma

''Ben” deyince bir boşluk duygusuna kapılıyorum

Değerlerin kaybına medeniyet diyorlar...
Kör bilici; yaşasın teknoloji, yaşasın ezbere yaşamak diye fısıldar.
Oysa, iklimlerin dilinden,doğanın yüreğinden öğrendim; insan hayatına anlam katan biricik şeyin, bir ağacın dallarına hayat veren kökün, toprağa can veren ''kutlu bir müjde gibi'' yağmurlarla, güneşle, poyrazla, sevgiyle beslenmesini, hayat da öyle

kara gözlerin
tan kızıllığın da
şafakta kendine yol bulurken
gökyüzü kar hasadına durmuş
başka renkte bulutlar
bütün doğa
beyazın grisinde karar kılmış
renkler yoluk
dokunmuyor tenine
soğuk bir aklık düşüyor
merhamet edercesine
bense
başka bir iklimden
yüreğimden
soluk kattım içine
her şey
kara boyanmışken
pus beyazı sabahta
yaşamı sebebim
sevdam
nerelerde güne uyanmış
gözlerine durmadığım dünya
benim hapishanem
şifasız bir nazar
susuşum ne söyledi yüreğe
kar
ıssızlık
kör abdal...
cana ne kaldı
kim çizdi hikayeme
bunca yol ayrımını
su damlası güzelliğini
bin ahin toz bulutları içinde yıkarken
bana kalan tan kızıllığında
kara gözlerini...
Gözü karalık değil, bize lazım olan düşünmektir.
Hemde ''her kıyıdan'' süzülüp, şarlatanlık yapmadan, sözcüklerin insanı çarpan ''yıkıcı'' tarafından değil, insanları bir arada toplayan düşüncenin hakikatinde uzanmalıyız insanların arasına...
Zaten; kendisi ile savaşı bitmemiş, kendi olma olgunluğuna erişmemiş insanın, insanların kimseye faydası yoktur.
Unutmayalım; güzel olan her şey sevmekten ve yenilenmekten geçer.
Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: