Translate

24 Şubat 2019 Pazar

BİR İNCE İŞTİR YAŞAMAK DEDİĞİN

Iskalamamak için yaşamı, her verili bilginin ve sorgusuz sualsiz kabullenilmiş bütün ilkel öğretilerin yıkılıp, tüm yaşam algısının yeniden yapılandırılması gerekir.
Bir çözüm üretmek, bilinç ve farkındalık oluşturabilmek için ruhsal olgunluk ve sağlıklı bir sevgi anlayışına da sahip olmak gerekir.
İnsanı güdüleyen şey, yaşamını anlamlı kılma çabasıdır. Bunun yanında; herkes için geçerli evrensel bir anlam yoktur.
Her birey için, yaşamın anlamı farklı olabilir. Önemli olan, o bütünün parçasıyken, yaşamı yaşanılır ve anlamlı kılmaktır.
Schopenhauer bu konuda çok güzel bir örnekleme yapmış;
''Soğuk bir kış sabahı, çok sayıda oklu kirpi donmamak için birbirine bir hayli yaklaştılar.
Az sonra oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce birbirlerine tekrar yaklaştılar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar.
Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü.
İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır.
Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar. Bu uzaklıkta duramayanlara, “mesafeni koru!” denir. Bu noktada, çevrenin sıcaklığını hissetme arzusu kısmen karşılanırken, okların acısı da hissedilmemiş olur.
Kendi iç sıcaklığı çok yüksek olanlar ise, sıkıntı vermemek, ve de sıkıntı çekmemek için, topluluklardan uzak durmayı tercih ederler.”

Hiç yorum yok: