Translate

24 Şubat 2019 Pazar

Küçük adamım korkuyorum

Hayatın kalbi ritimdir ve o ritim herkeste var ‘’önemli olan’’ o ritme yön verebilmek ve içimizde ki çocuğu kaybetmemek.
*Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrümüz, vakit gelip, sandıktan çıkardığımızda, tedavülden kalkmış*
Yaşamak aşkına, insan aşkına '' kilometrelerce bir yolculuk bile, tek bir adımla başlarken'' yaşamak bu kadar güzelken ve saniyelere bağlıyken,
neyin telaşındayız, neyin kavgasındayız..?
Velhasıl ‘’insanlıkta ve yalınlıkta’’ başlı başına bir sanattır,yaşamak...
İnsanlar kelimelerle, sözlerle bir şeyler anlarlar ama birbirlerini o kelimelerden, o sözlerden dolayı anlamazlar. Sözleri aşan bir anlaşma alanı vardır insanlar arasında. Tabii burada sözlerin vazgeçilmez bir yeri vardır ama insan anlaşması sadece sözle olmaz. İnsan anlaşması sezgi ile olur.
Gülerken, içimizin nasırlaşmış kuytularına enerji göndeririz, eritiriz gülüşlerimizin içinde bize acı veren yaşanmışlıkları. Gülmek,gülümsemek insana çok yakışıyor. Gülen bir göze,kim gözünü değdirmek istemez ki!
Aslında hayat bir senfonidir ve bu senfonin bütün parçalarından nasiplenmek akıl işidir.
Sevdiklerimize, çocuklarımıza sadece acıyla olgunlaşır insanlar demeyelim..
Aksi takdirde hepsi mazoşist, hepsi pesimist olgun olacaklar..
Yaşadığı, üzerinde bulunduğu dünyanın ağırlığını hissedip, bir köşede fazlaca olgunlaşıp çürüyecekler. Bunu hiçbirimiz istemeyiz, olmasında zaten...
Yoksa; sadece ''acıyla, kederle'' olgunlaşan ruhların bir tarafı hep üşüyecektir.

Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: