Kendini anlatırken; yaşamın zor koşulların da düşlerin
gücünü keşif etti. Kalabalık bir aile içinde geçen çocukluk yılların da düş
kurmayı öğrendi.
Gençliğinde düşlerinin peşine düştü çoğu zaman
zorluklar bedenini istila etse de hiç vazgeçmedi.
Zaman oldu, oda yalancı baharlara aldandı.
Esrik bir ruhla sevimli aptal aşıklar gibi dolaştığı
yerler de kendini buldu.
En çokta insanların sızlayan yerinden sevmeye çaba
gösterdi. Nedendir bilinmez hep acı çekenlerin yanında kendini buldu.
Ne zaman kendine dönse, muhakkak bir çıkmaz yol çıkar
ve dolanır, dolanır sonra kendine çıkardı. Kendine çıkan yollar da hep mücadele
ve Sabir vardı. Sanki hayat kendi rönesansını ona hep mücadele den yana
çizmişti.
Fikir bahçesinin kendine açtığı zamanı hatırlamıyordu,
kendini bildi bileli fikir bahçesine yolunu çizmişti.
Edebiyatın kapılarına adım attığından beri de; şiirin
ve yazı yazmanın gönül sırdaşlığını keşif etmişti, biliyordu söz derinler de ve
en çok yaralar da bu derinler de köze dönerdi.
Artık yazının ve şiirin yolcusuydu.
Aşka, insana,doğaya ve kendine duran...
Artık baktığı her şeyin iç yüzünü görmeye başlamıştı.
Kelimelerin içlerine sakladığı arka odalar da dolaşmayı öğrendi.
Bir gülümsemenin, tatlı bir sözün en katı kalplerde ki
değişimini gördü.
Nice insan yüreğinin, hiç öpülmemiş, sevilmemiş
olduğuna şahit oldu. Mesleği gereği çok insan tanıdı ve hayatlarının görünmeyen
taraflarına şahit oldu. Dünyaya gelen bir çok çocuğun ilk nefeslerini içine
çekti.
İnsan hakları bildirgesi”ni okudu,Kuranı-kerimin
mealini, Tevrat , İncil, Zebur, siyası, toplumsal içerikli bir çok kitap okudu.
Kitapların insanı nasıl silkelediğini,yeni bakış açıları kazandırdığını ve
kendiyle yüzleştirdiğini gördü, okumanın gücüne inandı.
En çokta şiirle geçirdiği saatler kısa, şiirden uzak
geçirdiği dakikalar uzun geldi.
Yazarken içinde ki duyguları telden,süzgeçten geçirdi.
En na-mahrem duygularını sınava çekti.
Hayatın da yaşadığı hiç bir şeyden pişmanlık duymamayı
öğrendi. Yanlış seçim ve sonuçlarını yaşamak akabin de yaşadığın üzerin den
tecrübe ve deneyimin olmazsa olmazlarını öğrendi.Ve geçmişini bir “öğretmen”
olarak kabul etti.
Henüz cevaplayamadığı bir çok soru olsa da yaşamın
aydınlığın da insanlara durmayı seviyor. Yaşamın çok özel bir hediye olduğuna,
yaşanması gerektiğine, yaşı kaça vurursa vursun yüreğinde ki çocukla inanıyor.
Çocukluğunda ki yaylaların serin esen rüzgarlarını,ilkbahar da açan
kardelenleri ve yere uzanıp gecenin karanlığın da kendine seçtiği yıldızın
yüreğine göz kırpan dostluğunu özlüyor.
Şimdiler de en büyük hayalı; Savaşsız bir dünya ve
açlıktan ölmeyen çocuklar ve şiddetin olmadığı mutlu yuvalar, insan olmanın
erdemine yakışır bir dünya düzeni.
İlerde sallanan bir koltukta, denizin karşısında dalıp
gideceği günler.!..
Sevimsiz duyguları, yalanları dar ağacına asacağını söylüyor.
Yaşamda ki yükü ağır; içine süzüldüğü dünyanın eşit
olmayan dengelerine ve doğuştan verilen hakların sadece fikirden yoksun,paradan
zengin insanların elinde olmasına çok kızıyor. Yaşam hakkının ,haktan anlamayan
cahillerin elinde olmasına kızıyor. Hakkaniyetin derin sulardan sudan
sebeplerle çıkartılmasının öfkesini taşıyor, bir de adam olmayanların adammış
gibi libaslara sarılmasına kızıyor.
Her şeye rağmen dilinden türküler
düşmüyor.
Her gece kirpiklerine düşen yıldızlara
göz kırpıyor. Hiç öpülmemiş,sevilmemiş yüreklere dokunuyor. En çokta insanların
acıyan yerlerine dokunuyor. Hep acı çekenlerin yanında kendini buluyor.
Hala içinde ki masum çocuk gözleriyle
yıldızlara göz kırpıyor. İçinde kimselerin bilmediği bir lisanı var. Bütün
güzel şeyleri içinde ki sesle dinliyor.
Hala vaktinden önce açıyor
yapraklarını...
Ne olursa olsun 'Hala bir yani umudu
yeşil,bir yanı mavi'
Yaşamın çok özel bir hediye olduğuna
inanıyor.
İşte bu nedenle olsa gerek; aç
gözlülükten uzak, esir olmadım kimseye. Hiç kimse h tutsak edemedi beni kul
kapısına.
Olur da bir gün merdivensiz kuyulara
düşersem, içimdeki;
görmek isteyenlerin gördüğü, satılık
olmayan, değer biçilemeyen, elden ele geçmeyen, takası yapılmayan, içinde güzel
şiirler okunabilen, en güzel ve en zor olanını "YAŞAMAK" sanatına
dönüştüren yüreğimi çıkarın gün ışığına yeter...
Nede olsa yürek bahar yeri...
Nede olsa yürek bahar yeri...
23.08.2012/ İstanbul/ ''Yüreğimde
Sakladığım Son Sözüm''
Şiir Kitabı Önsözü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder