Translate

24 Ekim 2018 Çarşamba


                          Hayatımın Fısıltılarından                       
                                                                                     

Yerle yeksan olmuşluğundayken çoğu güzellikler;
"Dünyada güzele, çirkine, hüzne sevince dair ne varsa her şeyden beslenip bu kavramları anlamlı bir kaideye diken biricik canlı yine insandır."
Tabiatın en vazgeçilmez öğreti ve heyecanları; yaşama tutunanlara dönüktür.
Vazgeçenlerle, pişman olanlarla işi yoktur. Evrenin sadece arka fonu tamamlamakla görevlidir onlar...
Doğa; görebilen gözlere, hissedebilen yüreklere aittir.
En önemli özelliği de çeşitlenmesi ve öykünmesidir, tıpkı sanat gibi.
Bize bilginin tohumlarını verir, her şeyi en çıplak haliyle gözlerimizin önüne serer.
Mevsimleri bize sunuşu muhteşemdir.
Bunu yorumlamak için fizik kanunları yetmez.
Ona; aklın, yüreğin, sesli harfler eklemesi gerekir
Derelerin ve ırmakların içinden geçerken pırıldayan sular yalnız su değildir.
Güneşin yüzünü yeryüzüne sürüşü yalnız sıcaklık değildir.
Gökyüzünde parlayan yıldızlar sadece yıldız değildir.
Yediğimiz ekmekten, içtiğimiz suya, soluduğumuz havaya kadar her şey doğanın bize verdiği hediyelerdir.
Hayatimin fısıltılarindan,
iklimlerin dilinden, doğanın yüreğinden öğrendim; insan hayatına anlam katan biricik şeyin, bir ağacın dallarına hayat veren kökün, toprağa can veren ''kutlu bir müjde gibi'' yağmurlarla, güneşle, poyrazla, sevgiyle beslenmesini, hayat da öyle...
Bukowski'nin dediği gibi;
"Düşündüm de, insan kendi yaşamının yağmurlarında ıslanma fırsatını kaçırmamalı…"
Ah insanlar bunu bir anlasalar..!
Anlamaya yakın, çok yakın olduğu halde anlamamak ne hazin...
Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: