Translate

1 Ekim 2018 Pazartesi



                                      Neden herkes güzel olmaz, yaşamak bu kadar güzelken !


Değerlerin kaybına medeniyet diyorlar...
Kör bilici; yaşasın teknoloji, yaşasın ezbere yaşamak diye fısıldar.
Oysa, iklimlerin dilinden,doğanın yüreğinden öğrendim; insan hayatına anlam katan biricik şeyin, bir ağacın dallarına hayat veren kökün, toprağa can veren ''kutlu bir müjde gibi'' yağmurlarla, güneşle, poyrazla, sevgiyle beslenmesini, hayat da öyle.

Şebnem Ferah’ın ‘Sil Baştan’ dizelerinde dediği gibi:
''Hayatı sıfırlamak…
Sanki bugün son günmüş gibi,
Dolu dolu yaşamak istiyorum ben.''
Yıllar ilerledikçe zevklerimiz, hoşlandığımız şeyler değişir!
O zaman, insanı özel kılan nedir?
Sadece bedeni mi?
Hangi sınıftan olduğunu söyleyen giysileri mi?
Parası mı, gücü mü?
Yoksa içinde çalkalanıp duran, kartal olmak için bazen karanlıkta yarasalar arasında, kimi sürüngenlerle nemli iklimlerde, bazen de semanın ötesinde devinen ruhu mu?
Ne olursa olsun, yolu nereden geçerse geçsin;
İnsan, önce kendine engin olmalı.
Başkalarının yaşamlarına saygılı değilse, kendi varlığını sadece yüce görüyorsa, henüz tamamlanmamış demektir..
İnsan, kendi hayatından sorumlu olduğu zaman, kendini disipline eder. Kişi kendine egemen oldukça hayata ve içindekilere de egemen olur.
Sevginin, paylaşmanın, koşulsuz sevmenin diliyle kendine yürür.
Kendini bulmuş, kendiyle barışık insandan kimseye zarar gelmez.
Güzel insanlar geçsin bu dünyadan, sevgiyle, adaletle dokunsunlar dünyanın dokusuna.
İnsanca yaşamak ve yaşatmak en büyük sanattır bence..

Hiç yorum yok: