Translate

28 Kasım 2018 Çarşamba

Şiir benim yerim yurdum


Aşk, bende ki dizeler de revan olmasın derken;
Çoğu zaman, gözlerimde ki şiirin ışığı kalbime sığmıyor. 
Bazen kalbimin içinde yaşıyorum ''eskimeyen'' hep yeni kalan duyguların sağanağında kendimi temize çekiyorum.
Şiirin; yağmuruna, güneşine ve acılarına sığınmak ne güzel şey.
Alıp beni düş bahçelerine götürüyor...yürüyorum; yalın ayak, toprakla öpüşüyor ayaklarım, ruhum dinginleşiyor, arınıyorum dünyanın bütün kirlerinden. İçime yaşam sevinci doluyor...
Düşüm den daha büyük dünya bahçeleri yok, hepsi vehmim de güzel.
Bakmayın kalemin yarenliğinde su gibi akan, çoğu zaman aşkı sulayan dizelerime.
Herkes gibi benimde acılarım oldu ve hayatı yudumlayan sevinçlerim, vefasız dostlarla yürüdüğüm yolların ayrılması kadar o yollarda bana ahde vefayı yudum yudum içtiren dostlarım...
Şiirin içinde ki yolculuklarımda kimi zaman yüklenip bulutu yağdım toprağa, kimi zaman asi bir rüzgar oldum savruldum diyar diyar. Düşman kalelerini yerle bir ettim, ihtiyarladı silahlar, hiç bir değer parayla satın alınamadı, dizelerim de...
Zaman oldu ; yalanın, talanın, onursuzun, fesattın üzerine dizelerimle baş kaldırdım.
Kiminin gözlerinde içtim güneşi kiminin mavi saçlarında yıldız oldum kimi zaman da anılar bahçesinde yaşsız bir kalple hayata gülümseyen bir albümün yüzü...
Diyar diyar sevda üfledim dizelerime, üfledikçe aşk dan başka bir şeye inanmıyorum.
Dizlerimde ki bütün kokular aşktandır. Aşk bizim içimizin nakışıdır...
Acıyı da aşka yatırdım, sabahına umutla uyansın diye !
Şiir benden ne kadar çekerse çeksin;
Toprak kokusu olmayan yağmur, tuzsuz bir yemek, kafeinsiz kahve, yolu olmayan bir dağ, mavisiz gökyüzü, dalgasız deniz, aşksız hayat nasılsa... şiirsiz bir hayatta bana öyledir..!
Benim ruhumun sahibi şiir; bütün yeryüzü çizgilerinin hepsini şiir diye yudum yudum içtim.
Şiir dünyamda; elimde avucumda kalan tek şey ''içimde ki çocuk''.
Zincirleri yok, ülkesi yok, yıkandığı nehir benim ruhum ve o ruh hiç kimseye kul değil..!
Yaşamın içinde gürül gürül akan dingin bir nehir..!
"Şiir kanını kaynatmıyorsa, aniden sırlara pencereler açmıyorsa, dünyayı keşfetmene yardım etmiyorsa, umutsuz yüreğinin yalnızlıkta ve aşkta, şenlikte ve sevgisizlikte eşlikçisi değilse ne işe yarar?" demiş Kolombiyalı şair Eduardo Carranza.

Ruhumuzda oluşan devinimleri kağıda dökmemiz sonucu oluşur şiir, sadece kelimelerden değil, bunun yanında kelimelere aktardığımız duygulardan oluşur şiir ve hüznümüzü, sevincimizi, aşkımızı, yalnızlığımızı, huzurumuzu, acımızı en iyi şekilde anlatır şiir.

Sevgiye kanatlan

hayat yorgunu kirpiklerden
müebbete hüküm giymiş gibi
görmez olur
kalbinde sevdayı unutanlar
sağırdırlar,
kördürler artık sevdaya
bilmezler,
kısacık bir ömrün sığınağında
bin yıla sığmayacak kadar
içimizden sevda geçtiğini
oysa elleri;
aşk denizine taş atarken
ellerin de deryalar
sular
ağaçlar görürüm
varsın bilmesin mevsimler
yıllar, ömürler
bin yıla sığmayacak kadar
içimden sen geçtiğini
bir yol bulmalıyız derken
aşkın;
umudun;
en masum en hilesiz haliyle
yüreği kendi kabından
taşacak kadar
billur ışık da görünen sevgili
katıksız sevincin düşünde
kırmızı güller yedireyim parmaklarına
kalbimin en derin yerinden,
buğulu bir atlastan
katıksız sevincin düşünü göreyim
yükümüzü sıcaklar taşısın derken
hangi sıcak demetinde kırıldı düşlerimiz
söyle,
söyle de bileyim
bileyim de en güzel bahtı sunayım sana
saymıyorum artık
bu çapulcu yalnızlıkları
kalabalıklar içerisinde yağan yağmurun
yanaklarıma bıraktığı hazin damlaları
ister gel
ister gelme
ben çoktan unuttum kalbimi göğüs kafesimde
yüreğinin tamamını yedirmeye hazırsan
bir lafa tamah etmeden
gül yüzünü göm göğsüme
ihlal ve iflah olmaz sevdalar var
kendi derinliğine akan bir ırmak gibi
yaşama tüten çiçekler gibi
sarıya sıcak buğday tarlaları gibi
tut ömrümün dallarından
seninle
tomurcuklara durmuş ekin olayım
kaybedilen zamanlarda dolaşma artık
göğünde kartalların, turnaların süzüldüğü
yazgısı türkülere yoldaş bir atlastan geldim
gerçek mutluluk kanattır
kanatlan artık/sevgiye
Mavilere dolanmış gökyüzü kadar cesurum..!
Olcay KASIMOĞLU

Hiç yorum yok: