Translate

5 Kasım 2018 Pazartesi

Susmanın yorgunluğu da
İnsan kalabilmenin kırgınlığı da, bazen dayanılır gibi değil.

Mevsimlerin güleç yüzüyle gel ömrümün bahçesine
İlk yaz yağmurları gibi üstüme sulu sepken yağ
Karanlıkların izbeleri solsun,toprak koksun her yer
Kirpiğime konan sevda ol, göz bebeklerime dol
Baharlarda açan gonca güller sende can bulsun
Ben senin canına can, ömrüne dem olmak isterken
Değil midir çocuk gülüşlerin beni maşuka çeviren
Öyle yakın olayım ki damarlarında akan kana karışayım
Bana canım diyen yüreğini gözlerinden okuyayım
Açtığım yüreğim senin gönül sarayına yol olsun
Ben o yol üzerinde sana köprü olayım
Ey sıcacık, sarıp sarmalayan hasretlere yer bırakmayan
Ömrünün bahçesinde güle duran varlığımı kökünden sökme
Saçlarını rüzgara savurma da beni perişan etme
Aldığın, kokladığın rüzgar ben olayım
Denizdeki martılar, gökyüzündeki kuşlar
İçimdeki sen diyen dili kıskansın, ben sana yanayım
Yabancı bir dost gibi durma
Ellerimi, avuçlarında ki sıcaklığa bırak
Bütün yalanlardan arınmış sıcacık kalbimi al
Karanlıklarda, yüreğimi yalnız bırakma
Bu yürek o yüreği çağırıyor sevda sığınağına
Al beni kirpiklerinin ucunda sakla
Sana senden yakın, soluğunun buharında
Tutuştu bir kere kalbimde ki ateş
Semada ki güneş, avuçlarının içinde seni bana getiriyor
Korkar mıyım artık yüreğinin yüreğime değmesinden...
Olcay KASIMOĞLU
Ya Nikola Vaptsarov' ne  demiş;
Bu yüzden, uykularımdan
çalarak yazdığım şiirler,
parfüm kokmaz, bu yüzden
kısadır o çatık kaşlı sözler...
Çektiklerimiz için,
yok ödül filan beklediğimiz
ne de o koca ciltlerinde
resmimiz olsun isteriz...
Yalnız yalın anlat öykümüzü
geleceğin insanlarına;
yerimizi alacaklara anlat
nasıl cesurduk kavgada...

Hiç yorum yok: