Translate

17 Kasım 2018 Cumartesi

Sözü süz de söyle...

Kalbin ışıktan rüyası içinde
bahçeler dolusu ahenkle 
kasırgalara dayanmışım 
rüzgarla mı yıkılacağım...
Kalbime sürtünen bu ayrılık telaşı
saçlarında savrulan bu sarı laleler
o ta içten gülen gözlerinde bu yaşta neyin nesi ?
Bu ayrılıklar bu hasretler olmasın hiç
Bu selamsız sabahlar, gün kıyımları
 üzerime körüklenen yağmursuz bulutlar
vatansız kötülükler, yürüyor üstüme yürüyor...
Başka çaren var mı yüreğim söyle ?
El aleme karşı ayakta kalacaksın.


Asıl yalnızlık bambaşka bir şeydir...
Anlamsızlaşır bir sürü şey ve bir sürü şey de fena halde anlam kazanır. Sen donmakla yanmak arasın da biçare.
Toparlanmak için ne kadar gün ışığı lazımsa dağılmak için azıcık karanlık yeter.
Yeter ki İçimizdeki umutların dalları budakları kırık olmasın.
Ne olursa olsun düşünceler içerisinde kırılır yalnızlık, kim bilir belki de sadece aradığımız üşümeyen bir yalnızlıktır ve üşütmeyen yürekler...

Dünyada her şey kendi ederini er veya geç bulur, kim ne ederse kendine eder...
Nasıl dünya faniyse acılarda fanıdır, bir yanımız baharsa diğer yanımızın kış olması ürkütmesin...
Her şeye rağmen, varsın sadece zaman vefasız olsun, herkesin payına düşen, akan giden bir kadran üzerinde hayatla sözleşmesini bitiren, zaman değimlidir zaten(!)

Kalanlardan yanayım

İnsanlar vardır
Ömrümüzden gelip geçerler
Kimileri masal tadında kalarak
Kimileri silinmeyecek izler bırakarak,
Yorgun ömre giderler

Kimileri de
Suskunluğumuz da
Bir ırmağa dökülürken sessizce
Hiç eyvallah etmeden hasrete vurgun ömre
Aşkını hazana yar edip
Ardına bakmadan meçhule giderler

İnsanlar vardır
Kirpiklerimizden doğmuş hüznü
Göz uçlarına alarak
Rüzgarlara fısıldarlar
Avucumdan yüreğine bıraktığım
Sıcaklığın hatırına
Sıyırıp üstünden at riya elbisesini

Yaşama tüten çiçekler gibi
Ben kalanlardan yanayım
Bir eli tutup bırakmayanların cesaretini
Kalbi bir yudum su
Bir dilim ekmek olanı
Kalanların sadakatini, sabrını severim... 


Olcay KASIMOĞLU

Hiç yorum yok: