Translate

14 Nisan 2019 Pazar

EVRENSEL OLANI DÜŞÜNMELİYİZ

Hayatın ne olduğunu görmek için, önce içimizdeki kargaşadan sıyrılmak gerekiyor.
Kötü yaşarım korkusuyla, hiç yaşanmadan biten hayatlar var. Evren hareketi sever, hiç bir şey yapmadan seyredenlere, üretmeden mazeret üretenlere bir şey katmaz.
Sığ düşünceleri bize empoze eden zihniyete ”bilgi çeşitliliğimizle, derinliğimizle” karşı çıkabiliriz. Dışarıdan bakmak mümkün değilse de kendimizi güncelleyebiliriz. Saat bile, gün içinde en az iki kere akreple yelkovan tekliye biliyor.
''İçmek, şarkı söylemek, konuşmak, bunların hiçbiri kendiliğinden güzel değildir. Güzellik bunların yapılış yolundan doğar. Bunları güzel, doğru dürüst yaparsak güzel olur, yapmazsak çirkin olur. Sevmekte de öyle: Güzel olan, övülmeye değen her sevgi değil, bizi sevginin güzeline yönelten sevgidir.''
 Hesse' nin seslenişiyle;
"Hiçbir insan yüzde yüz kendisi olamamıştır ama yine de herkes gücü yettiğince ilerler bu yolda, kimi biraz daha gözü açık, kimi biraz daha gözü kapalı."

Kendimize göre bakarsak hayata, sadece kendimize ait tarafını görürüz. Genele bakmak için ise evrensel olanı düşünmeliyiz.
En azından bir şeyleri mahvetmeden, başka yaşamları yok etmeden yaşarsak, bilmediğimiz anlama karşı da gelmemiş oluruz. Çünkü, insan yaşamı anlam içermektedir. İnsanı güdüleyen şey, yaşamını anlamlı kılma çabasıdır.
Bunun yanında; herkes için geçerli evrensel bir anlam yoktur, her birey için yaşamın anlamı farklı olabilir. Önemli olan o bütünün parçasıyken, yaşamı yaşanılır kılmak. Çünkü, hayatın dinamikleriyle akarız, yaşamın içerisine..
İnsan acılardan, sevinçlerden, hayatı deneyimleyerek yaşama anlamlar yükler. İnsanın engin bir bakış açısına sahip olması bu nedenle çok önemlidir.
Sadece kendi acısına ağlayan, yada sadece kendi sevinçleriyle mutlu olan insanların yaşamlarında, ego hep ön saflarda yer alır. Buda, iç sesimize hep perdeler çeker. Engin bir sevgiyle kucakla-yamayız yaşamı ve insanları.
İnsanın; yaşamı algılama, gözlemleme ve olumlama yetisi çok önemlidir. Hayat niyete, niyetlere göre şekillenir, baktığınız yerde olanı değil, görmek istediğinizi görürsünüz.
Bu anlamda hayata olumsuz bakan insanlar; olumsuz ve karamsar düşüncelerin içinde kendini bulurlar, etrafındaki insanlara da bunu bulaştırmak isterler. Oysa hayat, olumsuzluklarla ziyan edilmeyecek kadar zaman kavramına endeksli. Olumsuz düşünen insanlara olumlu bakış açıları kazandırmak kolay değil, emek ister ister.
Sürekli kendini savunmak zorunda hisseden, egosu tavan yapmış bu tarz insanlar, başkalarının kayıplarından, yanlışlarından beslenirler, hoşgörüleri sığ ve sevgi kanalları ya boştur yada yaralıdır. Bu olumsuz düşüncelerin, hayatı nasıl eksilttiğinin farkına varamayan insanı, insanları uyandırmak gerekir.
Hayat var oluş anlamıyla çok güzel, sadece onu asıl niyetinden uzaklaştırıp yokuşlara tırmandıran, al aşağı eden biz insanlarız. Dikkatsiz, duyarsız ve duygusuz yaşadığımızdan hayatın asıl manasını ıskalıyoruz. Güzelliklere özen göstermiyoruz, ayrıntılara dikkat ediyoruz…Hangimiz, bir an olsun yüreğimize dokunup sevdiklerimiz aşkına, o günü güncelleyip, yeni bakış açılarıyla yüreğimizi açıyoruz ?
Hayat çetelesi, kayıplar üzerinden insana hizmet sunuyor doğrudur, dün ölenler, bugün ölecekler, sıra kimde bilmeden….
Çok hoşuma gider John Donne’nin hayatı ve insanı tanımlaması;
Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor.”
O zaman neyin telaşındayız?
Yüreğimizi, sevgimizi; kısır, olumsuz düşüncelerle haşır neşir ediyoruz.
Sorunlarımızın olmaması mümkün değil, deriz ya ”Sorunsuz insan, sorunsuz cihan olmaz” diye lakin her sorunun birde çözümü vardır, yeter ki çözümsüzlüğe çanak tutmayalım. Sorun üreten değil sorun, çözmenin parçası olalım.
Kim etrafında sürekli şikayet eden, mızmız bir insanla ömür geçirmek ister? Düşünsenize, sürekli felaket tellallığı yapan bir insan, ruhumuzu karartır. Hayata olumlu bakan, nerede ne yapması gerektiğini bilen, olgun, yaşadığı hayatı deneyimleyip bize olumlu bakış açıları kazandıran her şeyden önemlisi yanındayken kendimizi iyi ve güvende hissettiğimiz bir insanın yanında kim olmak istemez ?
Hayatında yaşadığı olumsuzlukların sorumluluğunu üstüne almayan, faturayı başkalarına kesen bir insanın hayatı olumlama gibi bir olgunluğu olamaz, her zaman suçlayıcı, kaderci, zayıf ve depresiftir.Sorunları bahane ederek mutsuzluğa ve umutsuzluğa kilitleniyoruz oysa her karanlık, kendisini sonlandıracak ışığın tohumlarını içinde taşır.
Evrende ne varsa yaşam kokuyor; çiçekler, kuşlar, deniz, rüzgar, güneş ve insana dair ne varsa !
Ne olursa olsun herkes hayata kendi yürek penceresinden bakar ve sadece görmek istediğini görür. Kimileri olduğu yeri aydınlatır, kimileri meş’ale gibi karanlığı yırtar.
Hayata olumlu bakan insan, olumlu bakıştan üreyen umut ve cesaretle, daha cesur ve sevgi dolu oluyor.
Çözümü olan her sorun ”küçük sorundur aslında.” Yaşamımız boyunca, hepimizin yaşadığı sorunlar olmuştur ”çözümsüz görünen, bizi yaşamın bitim noktasına getiren.”
Oysa belli bir zaman sonra aslında hiçbir şeyin durağan olmadığının, acının, sevincin, kederin zamanla yer değiştirdiğine kendimiz şahit oluruz.


Hiç yorum yok: