Translate

12 Ağustos 2019 Pazartesi

Bedenden önce akıl ve vicdanların özgür olması gerekir.

Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi
''Gerçek savaşlar, barıştan bin gün sonra başlar. Bu savaşlar ekonomik,sosyal ve kültürel savaşlardır. Ve cephedeki savaşlardan daha tehlikelidir.''
Ormanların tarihini aslanların değil, avcıların belirlediği; tarihi de haklıların değil kazananların yazdığı bir dünyada yaşamaya devam ediyoruz.

“Kazananlar” avuçlarındaki kan kurumadan kaleme sarılarak resmi tarihlerini yazdılar
ve yazmaya devam ediyorlar. Tarih mi bizi değiştirecek, biz mi tarihi (?)
Onu zaman hepimize gösterecek... Tarih tekevürden ibaret...
İshak sergisini dolaşırken, baktığımız hiç bir karede yaşam sevinci göremedim. Hayatta kalmanın kanlı mücadelesi yüzlerde soğuk bir iz bırakmış.
İnsanın allak bullak olmaması mümkün değil. Ne olursa olsun kim çıkarırsa çıkarsın savaş savaştır.
Martın Heideger' ın atalari da savaşmış tıpkı benim atalarım gibi.
Savaşın erki, şiirin diliyle başka bir boyut kazanıyor.
Eline silahı değil kalemi alıyor, mermisi şiir ise;
Kim yeryüzünün neresinden gelmiş, ne zaman,
Kim karışmış kimin kanına ne kadar?
Taşıllaşmış sözcüklerdir bunlar artık.
Bütün akılları denesen,
Bütün duygulardan geçsen,
Bütün kitapları okusan.
İnsan dediğin, insanca düşünen,
İnsanca davranandır, yok ötesi!
Şu düşündürücü çağımızda,
daha da düşündürücü olan,
bizim hala düşünmüyor olduğumuzdur..." diyor..
Bertil Brecht'de boş durmuyor "Çağrı" sini yapiyor;
''Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.
Bilin kuvvetinizi.
Bir tabiat kanunu değildir savaş,
Barışsa bir armağan gibi verilmez
insana:
Savaşa karşı
Barış için
Katillerin önüne dikilmek gerek,
" Hayır yaşayacağız!" demek.
İndirin yumruğunuzu suratlarına!
Böylece mümkün olacak savaşı önlemek.
Onlar demir çeliği elinde tutan birkaç
kişidir''
Geçmişten bugüne savaşın tarihçesine bir yolculuk başlatınca Pir Sultan Abdal'ın dediği gibi ''Bir gün tarih önünde çocuklarımız bizden hesap soracak''
"Nesini söyleyim canım efendim...Benim bu gidişe aklım ermiyor..." demek içimi ferahlatmıyor..
''İnsansız adalet olmaz. / Adaletsiz insan olur mu ? / Olur, olmaz olur mu ! / Ama, olmaz olsun''
Hepimiz kendi hapishanemizin gardiyanları değil miyiz, duvarlar da korkularımız !
Dünyanın her yerinde, insanın insan üzerinde ki, ekonomik, sosyal, siyasal, etnik, cinsel, vb...şiddetin, sömürünün ortadan kalktığı gün ''sağlıklı toplumlar, uygar kentler kurabilecek, büyük resim ışıl ışıl parlayacak.
Yoksa: mal, makam, şehvet, şöhret, parti, ideoloji ve kullara esir olmuş akıl ve ruhun bedeni özgür olamaz.
Bedenden önce akıl ve vicdanların özgür olması gerekir.
Önyargıların, cehaletin, baskının, ağır sosyoekonomik eşitsizliklerin, insan haklarındaki yetersizliklerin kol gezdiği yeryüzünde, her dönem kendi palyaçosunu ve sirkini inşa etti, edilmeye de devam ediyor.
İnsanı insan yapan duygular, bize yaşamak hakkı verirken bunca kıyımın, vahşetin nasıl haklı bir nedeni olabilir ki?
Müzeyi gezerken gördüğüm kareler canımı acıttı. Mutlu ayrılmadım.
Sevginin, umudun, barişin, güzelliğin, adaletin, yaşamak hakinin savaşçısıyım..
Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: