Translate

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Sözün üşüdüğü yerdeyiz

"Ruhunu yitirmiş bu çağın vebası, düşünmemek değil, hissedememektir.." diyen Dostoyevski, yüreklerin çimlenmediği bir çağdır yaşadığımız.
Susmanın, sabrın, hoşgörünün, inisiyatif almanın erdem sayıldığı yerde yaman sorular kafamı istila ediyor.
Kime, neye susmak, sabir göstermek?
Hoşgörü ve inisiyatif almak, kime, neye göre?
Kendiyle bile çelişkili insanların, toplumsal olsun, kişisel olsun yaşanan haklı bir tepki de bile ne şiş yansın ne kebap diyen, sözüm ona adı aydın olan o kadar fazla insan var ki; susmaması gereken yerde susan, sabrın S'sini anlamayan, hoşgörü ve inisiyatif almanın kıyısına bile uğramamış ne çok korkak yürek gördük yaşarken.
Dünya malına, mevkisine, gövdesine sevdalı ne çok çorak insan müsveddesi insan gördük.
Sevdiğim ve derinliği olan bir anlatım " Ben statü, makam, mevki para sahibi olamazsın demedim ki, adam olamazsın adam" dedim.
Ne güzel bir derinliktir bu.
Adam olmayanları sıvazlayan, bile bile, göre göre haksızlığı, haksızlıklarda gıkını çıkarmayan, erdemin ne olduğundan dahi bi haber yaşayan insanlar, yaşadığımız çağın asıl vebası-dırlar.
“Güzel ruhların, güzel vücutlar kadar sevilmediği bu dünyada, birbirimize güzel olan neyi öğretebiliriz ki ?
Kimsenin kendi günahlarına üzülmediği bu dünyada, kim hangi ruhu terbiye edebilir ki?” (Alıntı)
Doğanın israfına, insan kalbinin istilasına, emeğin ve alın-terinin talanına karşı duruş geliştiremeyenlerin en fazla bağıran olması ne yaman çelişkidir.
Sözün üşüdüğü yerlerdeyiz.

Hiç yorum yok: