Translate

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Ruhumuz olgunlaşır mı?

İnsan kendini tanımadan hiç bir şeye tam anlamıyla anlam katamıyor. Sahip olduklarının bile farkına varamıyor.
Yaşadığımız hayata hangi anlamı yüklediğimiz çok önemli.
Kimi kabullenmeyi ruhsal olgunluk olarak alıyor. Kimi acılardan geçmeden dingin bir ruha sahip olunamayacağını savunuyor.
Ruhsal olgunluk benim için, karşıma çıkan olayların beni artık şaşırtmaması.
Çok fazla okuyup ama okuduğunu hayatla ilişkilendirmeyenler bana çekici gelmiyor.
Anlar önemli deyip anın ne olduğunu tanımlamaktan yoksun insanlarla sohbeti kısa tutuyorum.
Sadece diplomaların, mevki ve statülerin adam olmayanları adam etmeye yetmediğini öğreneli hayli zaman oldu.
Ve iyi bir vicdan için illa akıllı olmak şartı yok.
Hayatı basit ama sade yaşıyorum, germiyorum kendimi.
Daha esnek ve inisiyatif alarak olaylara ve insanlara yaklaşıyorum.
Herkesin ikinci bir şansı vardır diye sert duvarlar örmüyorum insanlarla arama.
İyilik kavramının içini boşaltanlardan, kendine namuslulardan, etliye sütlüye karışmayanlardan, bananecilerden uzak durmayı öğreneli hayli zaman oldu. Bununla birlikte öğrenene kadar ödediğim bedelleri artık kar saymanın olgunluğuna da bir şekilde ulaşıyor insan.
Artık evetlerim kadar hayırlarım var. Kendimi güncelliyorum.
Hayal kırıklıklarımı, gözyaşlarımı, acılarımı, şanssızlıklarımı
sadece bana özel demiyorum.
İnsanız nihayetinde tuzla, buz olmadan insan yoğurulmuyor.
Bazen sızıntılar verse de sanırım bütünleşiyorum ruhumla...
Hata payım var diye kendime haksızlık etmiyorum.
Bunları onaylamak yada farkına varmak uzun zaman aldı.
Acıyla kendime yürümeyi, kendimi umutla beslemeyi, gözlemlemeyi, araştırmayı, okumayı, gezileri ve sevgiyi hayatımın merkezi yapmayı sevdim.
Sevdiğim oldu, sevdiklerim oldu, hayal kırıklıklarım oldu.
Yaşamın çok özel bir hediye olduğunu çok erken keşif ettim.
Daha bilinçli ve daha direngen yürüyorum yaşama.
Halen sızlayan yaralarım olsa da şu bir avuç yaşama haksızlık olur takılıp kalmak geçen zamana.
Onlara da izin verdim, kalsınlar oldukları yerde. Kainatı fazla telaşa vermeden, sözü örselemeden barışmalı, yüzleşmeli her-şeyiyle yaşamın nede olsa dünya çok sesli bir orkestra, her türlü çalgı var...
Yaşadığımız talihsizlikleri, şansızlıkları, yanlışları başkalarına yükleyerek başarılı olamayız, içimizdeki bizi mutlu kılamayız. İçimizdeki biz herkese yalan söyleyebilir lakin kendine asla!
Başımıza gelen kötü sonuçlar için kötü insan olma şartı yok. Neden ben diye sorarken kendimize, iyiliğe güvenmek güzel ama o’na dayandırmak akıllıca değildir. Başımıza gelenlerin ne olduğuyla değil, içimizde olanların ne olduğu ile ilgilidir.
Sonuca baktığımda elimde, avucumda kalan öğrendiklerim ve inandıklarım;
Yaşamda en önemli şey sağlık
Ruhsal dinginlik
Az beklenti
Zamanı iyi kullanmak
Kendine saygı
Kendini tanımak, haddını bilmek
Değerinin farkında olmak
İyiliğin ve paylaşımın gücüne inanmak
Haksızlığa ve sömürüye karşı olmak
Kalbinin aynası bir dost-sevgili
İyi dostlar ve güzel bir aile
Gerisi boş gerisi teferruat...

Hiç yorum yok: