Translate

1 Temmuz 2019 Pazartesi

Bir ilişki ne zaman ilişki olmaktan çıkar?

sevgisiz yürekler siyah beyaz fotoğraflar ile ilgili görsel sonucu
Kitap okumak, film izlemek, tiyatroya gitmek, tarihi mekanları gezmek, doğa gezileri yapmak,  resim galerilerini dolaşmak, farklı kültürleri tanımak ve içselleştirmek bize ne katar?
Bunun bir çok cevabı olabilir.  
''Kendini ve ötekileri daha iyi anlamak, 
İlişkilerindeki aksaklıkları gidermek,
Sorunlarına farklı bakış açılarıyla bakabilmek ve çözüm üretebilmek,
Gündelik ve varoluşsal zorluklara karşı daha esnek ve dayanıklı olmak,
Bireysel potansiyelini gerçekleştirmek,
Hayatını anlamlandırmak ve yaşamını renklendirmek.''
Bu liste uzar gider. 
''Yaşadığımız her  ilişki de bireyler ne istiyorlar, ihtiyaçları ne, kendilerinden ve birbirlerinden ne yapmaya çalışıyorlar, dirençleri ne yönde, bireylerdeki ve ilişkideki sorun nerede, nasıl daha iyi olabilir?
Bir durumu, sorunu ya da ilişkiyi anlamaya ve baş etmeye çalışırken neye, nasıl, neden ve hangi perspektiflerden bakabilmeliyiz.
Deneyimlediklerimizin gerçek hayatta da karşılığını bulmakta işlevsel ve iyileştirici bir dikkat ve farkındalık pratiğine dönüşmektedir.
Yaşamda  hareketin halinde, dünyayı kendi ekseninde görmemek, çok yönlü düşünmek ve duyularla yaşamın akışına katılmak  olmak aynı zamanda  duygusal zekayı destekliyor. Kişiyi yaşama ve başkalarına karşı daha açık, daha dayanıklı kılıyor. Kendi çözümlerini ve anlamlarını üretebilmesine, ilişkilerine yerleşe bilmesine katkı sağlıyor.''
Bütün ilişkilerde çok önemli ana hatlar vardır. 
''İnsan, ilişki içinde, olmak istemediği kişiye neden dönüşür?
Başlangıçta çekici olan özellikler, neden itici hale gelir?
Erozyona uğrayan duyguların ve hayal kırıklığının telafisi mümkün mü?
Erotizmin zamanla sönümlenmesi ve baş etme yolları
Taraflar masum, ilişki masum değilse ne yapmak gerekir?
Kopukluk ve temassızlık nasıl giderilir?
Çatışma ve kavgalar nasıl dönüşür ve yararlı hale gelir?
Hem ilişkide olmak, hem de kendini gerçekleştirmek için öneriler ne olabilir?''
Bir ilişki ne zaman ilişki olmaktan çıkar?
''Çamaşır ya da bulaşık makinesinin bazı programları bozulur ama tamirci çağırmak yerine, çalışan diğer programlarla idare ederiz bazen. Birçok ilişki de böyle, zamanla işlevlerini kaybederek azalır. Peki, hangi işlev bittiğinde ilişki yürümez olur? Bu sorunun yanıtı karşımızdakinden, ilişkiden ve kendimizden beklentilerimize göre değişir.
İlişki iki kişiyi birbirine bağlayan organik bir yapıya benzer. İki taraftan gelen kanla beslenen, büyüyen, hücrelerini yenileyen, hastalanan, iyileşen kimi zaman da yaşlanan ve işlevini yitiren dokulardan oluşur. Hem ortaklaşa edinilen bir uzuv gibi, hem de bireylerin göbek kordonlarıyla bağlı olduğu kişiler arası bir plasenta gibidir. Taraflardan beslenir ve tarafları besler.
Bir yanıyla da içinde yaşanan evlere benzer ilişki. Bedenimizle yerleştiğimiz meskenler gibi, ruhumuzun yerleştiği soyut mekanlardır ilişkiler. Tarafların ilişki meskenine nasıl yerleştikleri, ilişkinin kaderini belirler. Kimi kişisel eşyalarıyla taşınır ilişkiye ve onu kendi evi olarak benimser; kimi otel gibi kullanır, akşamdan akşama uğrar. Kimi her yerine yayılır ilişkinin, ötekine yer bırakmaz; kimi emanet gibi bir köşesine ilişir. Kimi en manzaralı odasında, salonunda, mutfağında vakit geçirir; kimi kilere, bodruma, tavan arasına, merdiven altına saklanır…
Paradoksal bir şekilde başlangıçta hayran olduğumuz, takdir ettiğimiz, aşk duyduğumuz özellikler, ilişki yıprandıkça itici, yorucu, katlanılmaz hale gelir ve ayrılma nedeni olur. Çünkü insan kendisinde olmayan ya da eksik olan özellikleri taşıyanlara aşık olur, yakınlaşır. Ona öykünmek, ondan öğrenmek, eksiğini ona bakarak, onu modelleyerek tamamlamak, ekstrem özelliklerini törpülemek, kendi içindeki dengeyi sağlayabilmek için. Kişi ilişki boyunca ötekinden öğrenerek değişmeye direnirse, aşkın duygusal kredisi bittiği vakit, ilişki de çıkmaza girer. 
Bizdeki eksiği ötekiyle ilişkimiz içinde az çok tamamlayamazsak, genellikle ilişkiden önceki versiyonumuza dönmeye çalışır, kendi içimizdeki ekstrem uçlara daha da çok çekiliriz....” 

Bazen de hiçbiri neden değildir. tamamen korkak ve girişimci olmayan ruhumuz yeni bir hayat kurmaya ve yeni bir dünya inşa etmeye hazır değildir. Korkarız içinde bulunduğumuz koşulları değiştirmeye. kendimize yeni bir dünya ve yaşam düzeni oluşturmaya. yaşamımızda var olan güzel bir ilişkiyi mahvederiz. Gereksiz, saçma sapan saplantılar ve kaygılar yüzünden. Bazende bir türlü büyüyemeyiz içimizde. Kalırız olduğumuz yerde. 

Ne olursa olsun bütün ilişki kalıplarında kişilik yapısı çok önemli. Kişi kendini ve sınırlarını biliyorsa ne zaman dur demesi gerektiğini muhakkak bilir. Nasıl söylemesi gerektiğini de. Hiç kimseyi neden, niçiniyle baş başa bırakmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Eğer bir birliktelik bitecekse kişiliklilik konuşma ve açık sözlü, cesur ve nezaket dolu olmalı.
Bu nedenle olsa gerek ilişkilerde kişilerin ne istediklerini iyi bilmeleri gerekiyor. Kimi sadece almayı kimi de sürekli vermeyi devam ettirince gün gelir depo boşalır geriye hayal kırıklıkları kalır. Ne olursa olsun bütün ilişkiler samimiyet ve içtenlik üzerine kurulmalı. İçinde emek olmayan, kendi sınırlarını bilmeyen, kendini bulmamış insanlarla yapılan kaleler er geç yıkılıyor. İlişkinin süresi, boyutu kaliteyi belirleyici kılmıyor. İnsanın ilişki halinde iken ne kadar kendi olduğu ve artı eksilerinin ne kadar farkında olduğu çok önemlidir. Eleştiriye açık olması, eksiğini olgunlukla karşılayabilmesi ve ne istediğinin farkında olması çok önemlidir. İlişkiler bitebilir, yollar ayrılabilir önemli olan kırmadan, dökmeden, gönlünü küse, ömrünü kışa yedirmeden ayrılmayı bilmekte bir kültürdür. Bir çok insan açık sözlü olmayla patavatsızlığı hep karıştırırlar tıpkı susmanın ne demek olduğunu karıştırdıkları gibi. Her insanın iletişim halinde olduğu insan ve insanlara karşı açıklama yapma ve çekilme hakkı vardır. Yeter ki açık yürekli ve dürüst olalım. 
  
Bunun içinde inandığımız, güven duyabileceğimiz değer ve amaçlara ulaşabilmemizi sağlayacak içsel bütünlüğün, kültürle yaşama dokunmuş bilincin, mücadele ruhuyla beslenmiş cesaretin, kendini bulmuş benliğimizin ”özgür ve özgün” olması gerekiyor.
Ve kesinlikle geçmişin korkularıyla yaşama tutunmak değil, her-şeyiyle yüzleşmek gerekiyor.
Esir olmak sadece mahpus damları değil, aslı mahpusluk insanın kendi hürriyetine karşı gösterdiği kayıtsızlıktır. Sevgiye sırtını dönmektir.
Sevgisiz yürek bağışlamayı da bilmez.
Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: