Translate

30 Temmuz 2019 Salı

Gönül yarası bu, sözün neresi bu...

Gerçek sevgiyi ve anlayışı bilen, bunu da başkalarıyla paylaşabilen insan aranmaktadır günümüzde.
Hepimiz kendi renklerimizle bu dünyanın döngüsüne hizmet ederiz.
Mevlana ne güzel demiş !
''gel, gel, ne olursan ol yine gel,
ister kafir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…” 
Burada ki sevginin en önemli özelliği, beraberinde anlayışı da barındırmasıdır, yanlışa tolerans değil.
Mutluluğu sağlayan en temel duygu, sağlıklı sevgi ve ona yol açan anlayıştır.
Hoşgörü diye yıllardır nitelendirilip durulan ancak bir türlü kavuşulamayan duygunun ortaya çıkmakta zorlanmasında ki temel etken de budur.
Çünkü, sadece hoşgörü ile ''sevgi anlayışına'' varabilmeniz mümkün değildir.
Burada ki davetin çoğu zaman yanlış anlaşıldığını düşünmüşümdür.
Burada ki çağrı ''kötüde olsan, namussuz da olsan, hakta yesen, zalimde olsan'' gel değildir. 

Burada ki anlayış tamamen insan oğlunun dünya evi üzerinde ki siyası, dini kimliklerin hangisinde karar kılmış olursan ol bizim dergahımız iyilik, umut,sevgi yolu gel diyor, kaldır aradan engelleri...
Ve en önemlisi herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan, her şeye sahip olamayacağı gibi.

Her şey için çok geç olmadan, kendi özümüzle tanışmak ve varlığın diliyle yeniden doğabilmek için ötelediğimiz, ertelediğimiz ne varsa hayata geçirmeli, hepsinden önce bilgilenip sonra fikir sahibi olmalıyız.
İnsan özgür yaratılmış iken, bitip tükenmek bilmeyen bencil arzularına yenik düşünce, zaaflarının esaretinde bir köle olarak yaşadığını fark edemez bile.
Artık fedakarlığın hakikatinde kendimize emek vermenin vaktidir. Her şey insanın kendi ruhuna yapacağı yolculukla başlar...
Tabi ki sorunlarımızın olmaması mümkün değil, deriz ya ''Sorunsuz insan, sorunsuz cihan olmaz'' diye lakin her sorunun birde çözümü vardır, yeter ki çözümsüzlüğe çanak tutmayalım. 
Sorun üreten değil, sorun çözmenin parçası olalım. Kim etrafında sürekli şikayet eden, mızmız bir insanla ömür geçirmek ister?
Düşünsenize sürekli ''felaket tellallığı'' yapan bir insan ruhumuzu karartır. 
Hayata olumlu bakan, nerede ne yapması gerektiğini bilen, olgun, yaşadığı hayatı deneyimleyip bize olumlu bakış açıları kazandıran her şeyden önemlisi yanındayken kendimizi  iyi ve güvende hissettiğimiz bir insanın yanında kim olmak istemez? 
Hayatında yaşadığı olumsuzlukların sorumluluğunu üstüne almayan, faturayı başkalarına kesen bir insanın hayatı olumlama gibi bir olgunluğu olamaz, her zaman suçlayıcı, kaderci, zayıf ve depresiftir.
Sorunları bahane ederek mutsuzluğa ve umutsuzluğa kilitleniyoruz oysa her karanlık kendisini sonlandıracak ışığın tohumlarını içinde taşır...
Ve hissetmek, istemek işin sırrı.Hayalleri kadar var olur insanoğlu. Kirlenmedikçe yüreği, bulaşmadıkça hileye, sarılmadıkça yalana dolana ve vazgeçmedikçe sevgiden, inanın her şey çok daha güzel olacak.

soyunsun gün
tutunsun turuncu rüzgarlar saçlarına
unutup yaşamın hor çığlığını
masmavi düşler karşılasın bizi
bunca aşinalık içinde
binlerce ses dökülürken kulaklarıma
ömrünü bahara bağışlamış
sevdalara esen bir gönül iklimiyim
dokun dağlanmış yüreğime
sabahlarım ağarsın sesinde
içimin iklimine ölüm yok gayrı..
ah hayallerin
düşlerin ülkesi sevdiğim
ah gözlerime en yakışanım
sevdim
soluğunu rüzgar kılan insanları
soluğumu soluklarına kattım
Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: