Translate

12 Temmuz 2019 Cuma

'Yüreği yananın avlusunda güneş doğmaz'

                                                                             
Ülkemin yaman hallerini şaşkınlıkla izliyorum, üzülüyorum.
Gerçekten kendimizi yaşamak istiyorsak hayatımızın sözcüsü başkaları olmasın. Yolumuzu, bizi yok sayarak belirlemelerine izin vermeyelim.
Kayıtsızlık “Yapamam, değiştiremem ” düşüncesinin ürünüdür ve bu anlayış toplum için, gelecek için en büyük sorunlardan biridir.
Umursamazlık almış başını gitmiş, şiddet ve ölüm haberlerini etkili bir korku filmi tadında izleyen seyircinin “kurban etkisi” denilen şiddete kayıtsız kalma durumuna dönüşmüşse yeniden silkelen meliyiz !
Kendi hayatının anlamını değil, başka hayatların anlamı üzerinden yaşama yürüyenler, kendi hayatlarının yaratıcısı nasıl olabilirler ?
Ölümün kanıksandığı, sizden bizden algısına dönüştüğü yerde hangi vicdandan bahsedebiliriz ?
Kendi sosyal statüsünü kaybetmekten korktuğu için susmak, yaşanan kıyımları görmemezlikten gelmek ve her şeyi akışına bırakmak, bana dokunulmasın da ne halleri varsa görsünler düşüncesi hakim olmaya başladıkça; amaçsız, bencil, hoyrat benlikler çoğalmaya devam ediyor.
Özellikle eğitim ve kültür-sanat alanındaki gündelik politikalara, bilimle-sanatla asla yan yana gelemeyecek tutumlara, dayatmalara ve anti-demokratik yasalara, yoksullaşmaya, sadaka kültürünün normalleştirilmesine baktığımızda; toplumda yaratılan algı ile insanlar da sürü bilinci hakim olmaya başlıyor.
Yaşama hakim olmaya başlayan bu zihniyetle neyi,nasıl çözebiliriz ?
Seçimin riski de, zaferi de insanındır.
Ah insanlar, her-şeyi bulup kendini bulamayanlar, halen ötekiler deyip, o ötekilerin gölgesinde yaşayanlar; ötekilerin icatlarını, buluşlarını kullanıp, birde günahtır diyenler yok mu,ne çok çelişkiye gebedirler.
''Fanatizm ve cahillik daima açtır ve beslenmeye ihtiyaçları vardır.
Bütün mesele, bu boşluklar bilimle sanatla beslenilmediğinde, sapkınlık, sapıklık ve zulümle beslenir.''
Hayatı belli kalıplar içerisinde tanımlayanlar, yaşamın, biricik anlamını ıskalayıp, bir sürü neden ve bahane arasında yaşam serüvenlerini bitirecekler. Oysa yaşam bir kirpik arası, yada kısacık bir rüya.
Her ne olursa olsun, heba edilmeyecek kadar da güzel..Makamla,etiketlerle, mülkiyet telaşı ve hırslarla avunulmayacak kadar da sade ve hoş aslında..
''Hangi yöne gitmeye karar verirsen ver, hata yaptığını söyleyenler muhakkak çıkacaktır''
Üreten insanların saygısını, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki “en iyiyi bulabilmek” ve dünyayı olduğundan biraz daha iyi bırakarak terk etmek, sırf siz yaşadınız diye '' bir insanın'' daha rahat soluk almış olduğunu bilmek… İşte “başarmış olmak” budur.
Değil mi ki; kalbimizin çıkarttığı sesin bile bir anlamı olmalı.
Değil mi ki; dilimiz söylediğinde, kalbimizin sesinde, dolup boşalmasında herhangi bir değişiklik olmuyorsa, ne anlamı var ki,o söylenenlerin !
Yaşarken karanlığı yırtmayıp hep aydınlık yakada yaşayanlara imrenerek yaşayıp ölmek ne acı !
Yaşamı büyütenlerin kanatlarından öpüyorum !
hep aynı sessizlik 
hep aynı yalan masal 
ah ki ah hep aynı çıkışlar 
değişmiyor melodisi
aynı yüzlerde farklı sesler 
anlamıyor bendeki yürek 
söyle yarım kalan yanım 
dile gelmeyen sözlerim 
ısınmayan ellerim
sen benim söze eksik yerim
güneşe çektiğim perdelerim 
aydınlanmayan yanım
korktuğum korkular 
şimdiler de düşüyor kuyulara
yolum yolunda kayboluyor 
kapanıyor yüzüm aydınlığa
sen benim kirpiğe düşen 
hüzün çemberim 
görünmeyen yaralarıma gül diye sürdüğüm
 hayat bir şans daha verelim.. 
Olcay KASIMOĞLU

Hiç yorum yok: