Translate

27 Eylül 2019 Cuma

AYDINLIK NE ZAMAN BAŞLAR

''Tarafsız davranmak; olaylar karşısında adil olmaktır ''adil olmak''eşit olmak demek değildir.''
Haklıyla haksızı; menfaat gözetmeden, mülkiyet telaşına düşmeden ayırt edebilmek ''körleri,sağırları oynamadan'' doğruyu bulabilmektir.
''Tarafsız kalmak ise bambaşka; yanlışları ''görmezden gelmek'' demektir. Haklının hakkı yenilirken ''susmak'' haksıza prim vermekten başka nedir ki ? Tarafsız kalmaya çalışırken aslında taraflı davranmak değil midir ?
Adil insan toplumsal adalet ve sorumluluk duygusu olmalı.
Bunu taşıyan, bu olgunluğa sahip insanlar, hiç bir zaman yanlışı gördüğünde tarafsız kalmayı seçmez.
Adil olmak; haklıyla haksızı, iyiyle kötüyü ayırt edebilmek, herkese hak ettiğini verebilmek her şeyden önce gelmelidir.
Şimdi biri, birileri acı çekerken ''bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın'' anlayışı insanı kendine ne kadar adil kılar. Yada şöyle diyelim böyle bir insanın topluma ve insanlığa nasıl bir faydası olabilir ?
Sadece kendi ihtiyaçları için çalışan ve kendi dünyasına hizmet eden bir insanın topluma nasıl bir faydası olabilir?
Bana göre yaşamanın da, insan olmanın da bir anlamı bir demokratik ülküsü olmalı..
Herkes saygıyı görmeli lakin saygıyı da hak etmeli.
İnsanlık için çalışanlara saygılı olunmalı fakat ''kul olmanın''kişi ve kişilere tapınmanın ayrımında olarak.
Çok beğendiğim bir anlatımı paylaşarak devam edeceğim.
“Bir bilge adam çölde öğrencileriyle otururken demiş ki;
"Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz?
Tam olarak ne zaman karanlık başlar,
ne zaman ortalık aydınlanır?"
Öğrencilerden biri;
Uzaktaki sürüye bakarım demiş,
koyunu keçiden ayıramadığım zaman
akşam olmuş demektir."
Başka bir öğrenci söz almış
ve Hocam demiş,
İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman,
anlarım ki sabah başlamıştır.
Bilge adam uzun süre susmuş.
Öğrenciler meraklanmışlar
ve Siz ne düşünüyorsunuz hocam? diye sormuşlar.
Bilge şöyle demiş;
Yürürken karşıma bir kadın çıktığında,
güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan
ona "kız kardeşim" diyebildiğimde
ve yine yürürken önüme çıkan erkeği,
zengin mi yoksul mu diye bakmadan,
milletine, ırkına, dinine aldırmadan,
erkek kardeşim sayabildiğimde anlarım ki
sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır...''

Fikirlerin, ilimin, bilimin müzakeresini, rekabetini değil ''sen ben'' davasının kabile savaşçıları gibiyiz, yazık.
Her zaman zorbalığa dayanan otokratik bir düzen kısa ömürlüdür. Zorbalığın, yasakların, yasakçı zihniyetin olduğu bütün kurum ve kuruluşlar er veya geç kendi içinde kokuşmaya başlar.
Herhangi bir konuda tarafsız değerlendirme yaparken özellikle ''kişisel görüşümüzü'' değerlendirmenin dışında tutmak çok önemlidir.
Bir çok insan; hiç kimsenin ya da hiçbir görüşün etkisi altında kalmadan, olayları olması gerektiği gibi objektif değerlendirmek ve yorumlamak olgunluğuna, bilgeliğine sahip değildir.
Özellikle kendi düşüncesi konusunda fanatik, eleştiriyi kaldıramayan, insanlara zarar veren, em-pati yoksunu insanların verdiği zarar tahminler ötesidir.
Ne olursa olsun, kendi kişiliğimiz ve değer yargılarımız olsun.
Durduğumuz yerin ve yaptığımız eylemlerin farkındalığın da olalım. Rengimiz belli olsun. Açık, anlaşılır ve net olalım.
Neyi savunduğumuz, neyin yanında yer aldığımız ve nasıl bir dünya görüşüne ve inanca sahip olduğumuz, eylemlerimiz bizim kilo metre taşlarımızdır. Kapalı kutular içinde yaşayarak engin olunmaz.
Etliye - sütlüye karışmamak, her iki tarafa da basmamak gayreti içerisinde, çizgi üstünde yürümek, her ortamın abisi/ablası havalarında gezip caka satan kimselerin büründükleri kılık olsa olsa bir sirk palyaçosunun oynadığı oyun kadar sürer...Er yada geç o kaleler yerle bir oluyor olmasına olana kadar da bir çok insan zarar görüyor.
Tarafsızlığın, renksizliğin, vurdumduymazlığın, neme lazımcılığın kurbanı yüz binlerce insan var.
İbrahim aleyhisselam ateşe atılırken, karınca ateşi söndürmek için ağzıyla su taşıyor. (Bu suyla ateş söner mi) diyorlar. (Sönmese de, ben tarafımı belli etmeliyim, kimden yana olduğumu göstermeliyim) diyor.
Demek ki, olaylarda tarafsız değil, doğrunun, iyinin tarafında olmak gerekir.
Yaşadığımız bunca şeye rağmen; hiç bir şekilde yanlışıyla doğrusuyla fikir ve görüşünü belli etmeyen insanların duyarsızlığına sadece ''PES'' doğrusu diyebiliyorum...
Bu mülkiyet telaşından başka ne ola.?.
Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: