Translate

18 Eylül 2019 Çarşamba

Yalnızca şu ana sahibim

duyumsadığın her şeye en küçük önemi ver
sonrasız ve yumuşak
aşığın resmi sözcüsü davudi bir yağmur
yaşamın gülleriyle suluyor toprağın bağrını
ve her şeye inanmaya itiyor insanı
ya insanlar
insanlar yorulmuş
yıpranmış yalanların yüküyle aşkı gizli yaşıyor
ey eşiğimin bir tanesi
bırak sökük kalsın gece
saf nazla
hür aşkla
duyuyor musun yeni’yi
başlayanım ben
inanıyorum umuda 
inanıyorum aşka…

Yaşamak başlı-başına bir serüven; inişleri ve çıkışlarıyla, fırtınası, rüzgarı, boranı ve gök-kuşağı ile doyasıya yaşamak.. Doğanın içindeki gizleri fark ettikçe kendini fark etmeye başlamak..
Velhasıl yaşam-yaşamak bir sanat; onlarca, yüzlerce kanaldan beslene bilir; ama en önemli kanal insan! Onu tanımlayan, onu destanlaştıran, şiire, hikayeye geçiren tek varlık. Onu yok eden de...

İnsan ilişkilerini bir ağacın dallarına benzetirim. Dikkatli baktığında aynı kök üzerine kurulu bu dalların hiç biri, yön olarak, ebat olarak birbirine benzemezler. Bir kısmı gölgede bir kısmı güneşe doğru bir kısımda yere yakındır.
İnsan yaşamının koşullara ve imkanlara göre nasıl çeşitlendiğini hatırlatır.
Hepimiz insanız lakin hayatın içinde düştüğümüz kareler bile aynı rüzgarın yönüyle esmez.
Kimimiz hayata 1/0 yenik başlar kimi el bebek gül bebek, kimine sokaklar kimine de hayatı sadece seyretmek düşer ve insan, en çok kendisinden korkar.
Kendi duygularından, güçsüzlüklerinden, zaaflarından, acılarından, coşkularından ürker.
Onun için kaçar yaşamdan, aşktan, öfkeden, sevinçten, kendisinden kaçar.
Ve sonra yaşam, hepimizi kendi sofrasında ağırlar.

İnsan; hayatı keşif etmeye, değişmeye başlar.
Hayatın özü değişimken değişmemek, dönüşmemek için direnmek bir çiçek tohumunun hayır ben büyümeyeceğim böyle kalmak istiyorum demesine benzer.

Değişmek, gelişmek insan olmanın anlamıdır, beyinde başlar; düşün karar ver ve uygula.
Hayat mazeretlere kurban edilemeyecek kadar kısa öyle ise durma, geçmişinle barış kendinle barış korkularınla yüzleş ve değiştikçe geliş.

Hayatın özü değişimken değişmemek, dönüşmemek sadece yerinde sayanlara göredir. Yoksa anlamlı yaşamak isteyenler değişimin ve gelişimin, yeni şeyleri keşif etmenin ve yaşamın en büyük macera olduğunu, yaşama verdiği enerjinin önemini bilirler.
Hayat bir maceradır derken burada devam eden bir macera, bilinmeyene doğru sürekli bir serüven var.

İnsanlar mevsimler gibidir; yaşamadığımız sürece anlamayız nedir, neye kadirler...
Eğer bir fırtınada, çıkan fırtınaya teslim olursan arkasından açacak güneşten nasiplenemezsin yada sağanak yağan bir yağmurun ardından doğan yediveren gök kuşağını göremezsin...

Tıpkı kasvetli ve bulutlu bir havanın ardından kendini gösteren güneş gibi olabiliriz...
Mevsimler gibiyiz, hayatın bütünlüğünden vazgeçemeyiz, her mevsimin hakkını vereceğiz...
Düşe kalka,yana yana, gülerek,ağlayarak,insan yanımızla !

Değişimi inkar insanın kendini inkarıdır, kendine yapacağı en büyük haksızlıktır. Fiziksel, biyolojik, psikolojik değişimler hayatımızın dizgileridir.
Önemli olan her değişimin dönüşümünü, yaşantımıza faydalı eylemlere dönüştürebilmektir.
Her şeyin bir bedeli var derken şarkılar, değmez mi ''yaşamın'' yaşamak gibi bir anlamı varken, yaşamı kucaklamaya, kendin için, herkes için iyi bir şeyler yapmaya ve direngen bir umutla sevgiye sarılmaya değmez mi?

Olcay KASIMOĞLU

Hiç yorum yok: