Translate

27 Aralık 2018 Perşembe

''Acısını hissetmediğimiz yaraları iyileştiremeyiz.''

Giden, kalanların hayatında gerçekten var oldu mu?..
Olmaması mümkün mü?..
Birinin acı çekmesi hep sorgulandı ve sorgulanacak.
Gidenler içinde ..kalanlar içinde :ACI:. hep var olacak.
Okuduğumuz bir şey , izlediğimiz bir film, dinlediğimiz bir müzik ..Hep ötekinin konuşması..izlediği film dinlediği müzik ..benim izlediğim ..dinlediğim ötekinin konuşmasını şekillendirmiyor mu?

''Acı veren şey sevilen kişiyi yitirmek değil, onu geri dönüşü olmaksızın kaybettiğinizi bildiğimiz halde her zamankinden çok daha fazla sevmektir''..diye yazmış bir acı bilirkişisi.
Hepimizin duyduğu acı korkularımızın uzantısı değil mi?...


"Zaman tüm yaraları iyileştirir, buda geçer. Bu da unutulur gider," demek kolaydır; tabii işin içinde siz değilseniz. Ama söz konusu durumu yaşayan sizseniz zaman geçmek bilmez, insanlar hiçbir şeyi unutmaz ve asla değişmeyen bir şeyin tam ortasında kalakalırsınız." der John Steinbeck

Bugün eksik olan ne? Bu topraklarda aşk ve mutluluk kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır. Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıktaki tutku kutsanır hep. Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre aitiz biz.
Öyle kadınlar ve erkekler tanıyorum, risk almıyorlar. Aşk emniyetli bir şey değildir. Emniyetli olan sevgidir. Aşk ehlileşmez, sakinleşemez. Öyle olursa akraba olursunuz.


Nietzsche kayıpların ve acının  insana kattığı iyiliği anlatıyor.

" Bazen bir şey olur ve hayatını ortadan ikiye böler. Öncesi ve sonrası vardır. Ama doğru kullanırsan, o kötü olayı doğru kullanırsan seni daha iyi yapar. Daha güçlü. Çoğu kişide olmayan bir şey verir sana. Ne kadar kötü de olsa, ne kadar yanlış da olsa bu yara seni daha iyi biri yapabilir. Acı böyledir işte. Sana içinde ne olduğunu gösterir." diyor.

True Detective ise daha farklı bir bakış açısıyla gelir. 


"Aşmam gereken basamaklar vardı benim, geçmeliydim hepsinden öteye. Oysa onlar benim üstlerinde dinlenmek istediğimi sandılar."
Aradan çok zaman geçer bazen. Bir kaç mevsim, bir kaç insan, bir kaç anı, bir kaç acı.. Her şey biter, hesaplar ödenir, defter kapanır. Sonra olmadık bir zamanda, olmadık bir yerde  bir karşılaşma olur. Sonra… Sonra bir şey olmaz, olmasın da zaten. Sonra sadece gülümser insan. Acı acı derler ya, öyle… Öyle işte. Zaten bu değil mi yaşamak denen karın ağrısının özeti...

İşte yine baş başayız içimin acısı, yine biz bizeyiz ver elini.
Sus ve ne olur incitme beni...
söyle şimdi
hangi mevsimin iklimiydi gözlerinde
hangi karlı dağlara yürüdü karanlık
oysa ben bir avuç bulut saklıyorum sana
mavisinde turna sesiyle...
yediveren bir gül gibi doğdun ya içime
bir yel esse selamın var sanırım
kaç kula nasip olur böyle sevda söyle
beni benle ötelere götüren sen
gelmişsin gelmemişsin beklendiğin yere
umurumda mı sanırsın...
Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: