Translate

13 Aralık 2018 Perşembe

Yaşamak direnmektir

nicedir soluğum
eski ezgilerle
bilinmez biçimler çiziyor içime
al beni
acıları emziren bu yerden
aşıla yüreğine
tohumla sevgiye
sevgi ormanında büyüt
ağaçlar
soluğumda yeşillensin
çiçekler
gözlerimin içinde gülsün
kaç dönüm bilmem
yüreğimde ki iklimin
yeni soluk kat yüreğime
ayarla sevgiye
çok uzaklarda
bir yıldızda kalmasın kalbim
gözlerimden alma rengini
gökyüzüne yeni maviler gelsin
esinlensin yengilerim
söylensin umudun türküsü
çok şiirler biriktirdim avuçlarımda
yüreğimin toprağı ol bas bağrına
sevginin
ayıplara kurban edildiği bu çağda
dizeler çiçeğiyim...
Ben sahip olduklarımın tadını çıkarmayı öğrendim hayatta.
Keşkelerle, kuruntularla, ahlar-vahlarla, sahip olamadıklarımın veya olamayacaklarımın derdine tasasına ayıracak zamanım yok.
Yaşamı yedeğimde saklamak değil; yaşamı, yaşanılır kılmak ve anlamlı yaşamak istiyorum diye bilmektir, yaşamak.
Biliyorum ki, benim iradem dışında; güneş doğacak, çiçekler açacak, rüzgar esecek, yağmur yağacak ve olması gerekenler kendiliğinden olacak. 
Önemli olan, bu dengenin içinde biz ne öğrendik neye şahit olduk ve hayatımızı bunlarla ne kadar bütünleştirdik, sesimizi ne kadar katabildik ?
Her günün, yeniden doğmak olduğu; her nefesin ışık süzmesiyle yeniden yaşamak olduğunu, özlemlerin, ihanetlerin olmadığı bir ''erguvan imparatorluğunda'' yaşam tacını takıp, içtenlik, erinç, coşku ne varsa olanca görkemiyle yaşamaktır, yaşamın anlamı...
Artık mutlu olmak kadar acılardan da da öğrendik hayatın bir gelişme olduğunu lakin satın alamadığımız ''bir örtüye bürünmüş yalnızlığın'' etrafımızda kol gezmesini istemiyoruz artık.
Binlerce rengin içerisinden sıyrılıp ''mutluluğun rengine tutulmuş hayatı'' kucaklamaktır dileğimiz.
Olcay Kasımoğlu


Hiç yorum yok: