Translate

13 Aralık 2018 Perşembe

Saklı öykünmelerle

İnsan, kendi öğretisinin tutsağıysa, ona yaşamdan nasıl söz edebiliriz ki? Aydınlamanın bilincine, farkındalık yaratmaya; hayatı deneyimleyerek, yıldızları, kuşları, bebekleri ve bilgeleri açık kalple dinleyerek ulaşabiliyor insan...
Mor bir karanfil akşamında
Ruhum yalın ayak
Süzülürken geceye
İçimde ki çocukla
İstedim
Kalayım bir ömür yanında

Yürekte küçücük bir sıyrık 
Çatlak 
Buğu olmadan
Usul usul
Sindire sindire 
Seyrine dalayım senin yıllarca

İncelikli bir duyguyla 
Al mavi kanatlarının altına 
*Ne varsa işitilen koklanan 
Desin ki; seviştiler*
Yetmezlik içinde bile mutlu ve dingin olabilir insan. Her şey, doymazlık da gizlidir, büyük irdeleme ve küçük yürüyüş başlamasın bir kere; her an yaşam fışkırır hücrelerimizden; en kırılgan zamanlarda,en puslu havalarda bile. Bunları: yazgı, töre diye yutturanların suratına kalemimle, bilinçle haykırmak istiyorum. Ve evren eşlik eder, kendi kokumuza, düşlerimize, en olmadık zamanlarda bile. Yazdığım şiirlere soluk katmak, düşlerin terzisi olmak, çocuklarımın büyüdüğüne şahitlik edip, onlarla yenilenmek ve ruhumun eşini, can yoldaşımı, yaşam sofrasında ağırlamak istiyorum.
Başkalarının gözlerinde aramıyordum düşlerimi. Hayata ve insanlara beklentisiz bakıyordum, koşullu sevgilerim hiç olmamıştı. Pek çok insan yalnız gördüğüyle dünyayı algılar, aldığı kadarıyla yorumlar. Aslında her şeyin kendi içinde bir dili vardır ve her şey bir o kadar doğurgandır yaşamda. Yaşam felsefeme baktığımda: insanca yaşamak, insanı sorumluluğumu yerine getirmek, doğaya, yaşama saygılı davranmak, bu dünyadaki konukluğumu güzelliklerle taçlandırmaktı dileğim.
Duygusal ve spiritüel bakışın dışına çıkıp, reel kalıplar içinde analiz ettiğimde çevremi,dışarıda gürül-gürül bir mavi-yeşildir gidiyor.dünya büyüleyen bir zekanın tasarladığı,üstün yetenekli bir ressamın her sabah tekrar çizdiği,
dünya ölçekleriyle kabul görmüş bir tablo gibi mucizevi güzellikte.
Bende ise bu tablonun tadına varabilmenin vahasına çıkabilmek için,aşk ve samimiyet kaynaklı bir zarafet koridorundan süzülmek-çözülmek gerekiyor...
Bir dostun muhabbetinden,bir aşkın nefesinden düştüysen uzağa;
pırıltısız,kanatsız,çığlıksız bir kuytudan öte bir şey değildir dünya.
Harika bir dünya sahnesi var ve herkese yetecek kadar görev dağılımı; ister seyirci ol, ister yönetmen veya oyuncu;yeter ki insan olalım. 'İnsan olmak' en mühimi ve sevmek, sevgiyi seçmek en güzeli ! Yeter ki öze dokunsun ve candan olsun, hakka, adalete, sevgiye ve demokrasiye inanalım.
Limon ağacıyla limonlar, nar ağacında nar ve illaki güneşte kızarmak isteyen üzümler.
Sonra yukarıda başımızın değmediği gök, ayağımızın bir basamadığı toprak ve denizler uçsuz bucaksız. Gerisi boş, yalan, insana ait olan. Gerisi boş, biz geçerken var hepsi !
Hayat bizi yargılamaz, kendi içinde ki öze ulaştırmak için, bütün evreni kalbimizle dinlemeye davet eder. Yengilerimizi de, yenilgilerimizi de cesaretle karşılayıp, yeri geldiğinde, hoş çakal demenin zarafeti de bir başka.

Olcay Kasımoğlu

Hiç yorum yok: